Tarihin akışı içinde kimi insanlar daha doğuştan liderdir. Bir hükümdarın, bir beyin ya da kabile reisinin çocuğu oldukları için lider olarak doğar, öyle yetişir ve kendilerini bekleyen tahtlara, koltuklara otururlar. Kimisi dişiyle, tırnağıyla kazıya kazıya kazanır liderliği. Kimisi de vardır ki şartlar onu lider olmaya zorlar. Ne bir hükümdar soyundan gelmiştir ne de siyasî ihtirası vardır. Sadece dönemin şartları zorladığından dolayı, ateşten gömlek misali liderliği üstlenmek mecburiyetinde kalır. Talihin, İtalyan işgaline karşı, Libyalı Müslümanların kaderini avuçlarına bıraktığı yürekli kahraman Ömer Muhtar’ın hikâyesi de tam bu noktada başlar.
Ömer Muhtar 20 Ağustos 1858’de, Libya’nın adını yeşilliğinden alan dağlık bölgesi Cebelülahdar’da dünyaya gözlerini açtı. Ailesi Libya’nın en kalabalık Arap kabilelerinden olan Menife’den geliyordu. Baba Muhtar, mensubu olduğu Senûsilik hareketine uygun olarak ilmî temeli sağlam, savaşçı ve cesur bir insandı. Ömer ilk eğitimini babasından aldı. Bu eğitim, Muhtar’ın hac yolunda hastalanarak vefat etmesi nedeniyle kısa sürdü. Babası onu, hac yolculuğuna beraber çıktığı Senûsilerin Cenzur Zaviyesi’nin şeyhi olan arkadaşı Seyyid Hüseyin Garyani’ye emanet etmişti. Seyyid Hüseyin hacdan döner dönmez Ömer’i himayesi altına aldı. Artık Ömer’in yeni ailesi, ömrünün sonuna kadar bağlı kalacağı Senûsilerdi. Cenzur’da Senûsilerin geleneği doğrultusunda Kur’an ve sünnet üzere sağlam bir eğitim alan küçük Ömer Muhtar daha sonra tahsilini ikmal için Cağbub yollarına düştü.
Cağbub, Senûsilik hareketinin kurucusu Muhammed b. Ali’nin vefatından hemen önce tesis ettiği, Osmanlı’ya bağlı Bingazi sancağının güneyinde, küçük bir yerleşimdi. Burası kısa sürede Senûsilerin ihyası ile büyümüş, ilmî ve stratejik açıdan önemli bir merkez olmuştu. Ömer Muhtar’ın Cağbub’a geldiği dönemde, Senûsilerin liderliğini hareketin ikinci şeyhi Mehdi Muhammed üstlenmişti. Cağbub’da 8 yıl boyunca kaldığı zaviyede İslâmî-tasavvufî bir eğitimden geçen Muhtar, zekâsı ve çalışkanlığıyla Mehdi’nin dikkatini çekmişti. Mehdi, Senûsiliği hem Orta Afrika içlerine yaymak hem de bölgede Fransız yayılmacılığını önlemek amacıyla merkezini 1895’te Cağbub’dan bugünkü Libya-Çad sınırındaki Kufra’ya kaydırdı. Mehdi’yle beraber Kufra’ya geçen Ömer Muhtar burada seyr-i sülûkunu tamamladı ve şeyhlik icazetini aldı.
1897’de Cebelülahdar’da, civarında genellikle Osmanlı’ya itaatte problem çıkaran kabilelerin olduğu Kasur Zaviyesi’ne şeyh olarak tayin edildi. Buradaki irşadı ile bölge Müslümanlarını Osmanlı’ya yaklaştırdı. Eli silah tutan insanları cihada hazır olacak şekilde eğitimden geçirdi. Çocuklara İslâmî şuur aşıladı, bölgede yaşayan fakirlere ve yolculara ikramlarda bulundu. Müntesiplerinin günlük işlerine kadar yardımcı oldu. Bunun neticesinde Ömer Muhtar isminin şöhreti hızla yayıldı. Çevresindeki kalabalık günden güne arttı.
Mehdi merkezini Kufra’dan daha da güneydeki, bugün Çad sınırları içinde bulunan Garu’ya taşımaya karar verdiğinde, çok sevdiği müridi Ömer Muhtar da ona eşlik etti ve burada Fransız işgaline karşı yapılan seferlere katıldı. Aynı zamanda bölgedeki bir zaviyede şeyhlik vazifesini de yürütüyordu. 1902’de Mehdi’nin vefatı ve Fransızlara karşı direnişin kırılması bölgede Senûsiliğe büyük darbe vurdu. Bir süre daha vazifesine devam eden Ömer Muhtar, 1903’de Cebelülahdar’daki kendi zaviyesine döndü, irşad faaliyetlerine burada devam etti.
Devamı Derin Tarih Eylül Sayısında…