Bir gün Fatih’deki Millet Kütüphanesi’nin yanından geçiyordum. Birlikte yürüdüğümüz arkadaşa “Şundaki güzelliğe bir bakar mısın?” diyerek tarihî binanın duvarındaki kuş evini gösterdim. Kadim dostum, böyle bir sanat ve mimari eserini temaşa ederek gözlerini dinlendirdikten sonra, “Hayret, her gün buradan geçtiğim halde hiç dikkatimi çekmemiş” diye şaşkınlığını dile getirdi. Ben de bu vesileyle görmekle bakmanın farkını bir kere daha kendisine hatırlattım.
İşte cephesindeki kuş eviyle, hat sanatının en güzel örneklerinden birini yansıtan kitabesiyle, yarıdan fazlası toprağa gömülen tarihî çeşmesiyle, Osmanlı medeniyetinin canlı tablolarından birini gözler önüne seren bu tarihî bina, 1701’de Şeyhülislam Seyyid Feyzullah Efendi tarafından kuruldu. O günden itibaren de Feyziyye Medresesi adıyla anılmaya başlandı. Dünkü medeniyetimizin pırlanta bir örneği olarak arz-ı endam eden yapı, Sultan Reşad döneminde büyük bir tehlikeyle karşı karşıya geldi ve birkaç himmet erbabının gayretiyle yıkılmaktan son anda kurtuldu. Uzun ve hazin bir macera teşkil eden bu yıkım hareketinden birkaç cümleyle olsun söz edelim.
Devrin nüfuzlu belediye başkanlarından Operatör Doktor Cemil Topuzlu, sudan bazı gerekçelerle ecdat yadigârı bu tarihî binayı yıkmak istedi. Bir gün faytonla oradan geçen Fransız konsolosunun hanımı madam Bombar, ellerinde kazma kürek bulunan birtakım heriflerin binaya girip çıktıklarını gördü. Derhal durumu kocasına bildirdi, o da Sultan Reşad nezdinde harekete geçti ve “Feyzullah Efendi Medresesi” yıkılmaktan böylece kurtuldu.
İşte bu Fransız madamın da üyesi olduğu “İstanbul Muhipler Cemiyeti”, virane gönüller gibi harap olan “Dârü’l-Hadis”i, 1914 yılında restore ettirip kullanılır hale getirdi.
“Mekânı şereflendiren, orada bulunan insandır” sözüne uygun olarak, Feyzullah Efendi Medresesi, kitapların efendisi Ali Emîrî’nin oraya adımını atmasıyla hem şereflendi, hem şenlendi. Yakın tarihimizin en büyük kitabiyyat bilginlerinden olan merhumun vâki daveti üzerine, Vakıflar Nezâreti bu tarihî binayı kendisine kütüphane olarak tahsis etti. O da sayıları 15 bini bulan yazma ve matbu kitaplarını aşkla şevkle buraya yerleştirdi. Bir de mühür kazdırarak kendi kendini “Millet Kütüphanesi Nâzırı” ilan etti.
Devamı Derin Tarih Ocak Sayısında…