Kültür tarihimizin gözde isimlerinden Ahmet Mithat Efendi, hayranlık duyduğum kalem erbabından biri olduğu için kendisiyle ilgili yazıları ve kitapları büyük bir merakla okuyorum. Bir gün, bir sahafta eski dergileri karıştırırken hakkında yazılmış bir makaleyle karşılaştım. Mart 1945 tarihli İzlerimiz isimli bu dergide Salih Cemil Dinçel imzasıyla yayımlanan yazı “İki Şahsiyet” başlığını taşıyordu.
Bu iki şahsiyetten biri Ahmet Mithat Efendi, diğeri ise Halis Efendi adında bir zat. Her ikisi de Darüşşafaka Lisesi’nde öğretmenlik yapıyor, ancak birbirleriyle hiç anlaşamıyorlar. Yazara göre Mithat Efendi Tanzimat ruhuyla yoğrulmuş, Batı dili bilen, ileriyi gören bir şahsiyet. Halis Efendi ise aksine Tanzimat aleyhtarı olup Batı dili bilene gâvur damgası vuran, dar görüşlü mutaassıp bir sarıklı.
Yine adı geçen yazara göre, kafa yapıları itibariyle birbirlerine yüz seksen derece zıt bu iki şahsiyet, birbirlerini hiç ama hiç çekemiyorlarmış. Ahmet Mithat Efendi, Halis Efendi’ye “softa” nazarıyla bakıyormuş. Halis Efendi de Ahmet Mithat Efendi’den söz açılınca “Bırakın şu eli sopalı gâvuru!” diyormuş. Halis Efendi’nin geri kafalılığına çocuklar bile gülüyormuş.
Salih Cemal Dinçel sözüm ona Ahmet Mithat Efendi’yi yüceltmek için Halis Efendi’yi adeta yerin dibine geçirdikten sonra sözü Mithat Efendi’nin cenaze merasimine getiriyor. Ahmet Mithat Efendi’nin tabutu Darüşşafakalıların omuzları üzerinde Fatih Camii’ne getiriliyor. Ölüm haberini alan meslektaşı Halis Efendi de -yazarın müstehzi ifadesine göre- “koca gövdesini yerleri süpüren cübbesi ile döve döve” cenazeye yetişiyor. Halis Efendi, yüksek bir taşın üstüne çıkıp, gür sesiyle cemaate, “Ey ahali! Bu efendi şehit olmuştur. Siz de şahitlik eder misiniz?” diye soruyor. Cemaat, “Evet, biz de şahitlik ederiz!” cevabını veriyor. Aradan kısa bir zaman geçince Halis Efendi de vefat ediyor ve yine Darüşşafakalı öksüzlerin elleri üstünde Ahmet Mithat Efendi’nin yanı başına defnediliyor. Kısacası yazar demek istiyor ki, işte böyle geri kafalı bir adam bile Ahmet Mithat Efendi’nin şehit olduğunu söylüyor.
Bu yazıyı okuduktan sonra Darüşşafaka gibi bir irfan yuvasında muallimlik yapan Halis Efendi’nin geri kafalı bir adam olup olmadığı konusunda şüpheye düştüm ve kaynak taraması yapmaya başladım. Gördüm ki, merhum hiç de anlatıldığı gibi dar kafalı bir softa değilmiş. Aksine kafasının içi bilgi dolu, ismi gibi halis muhlis bir ilim adamıymış.
Devamı Derin Tarih Kasim Sayısında…