Canım “Bahçe” Nasıl “Park” Oldu?

1992’de Türkiye Yazarlar Birliği heyetinin bir ay süren Türkistan seferinde Taşkent’in en büyük parkını gezerken, iki Türkiye (Türkistan ve Türkiye) arasındaki kültürel farklılaşmalardan biri daha karşımıza çıkmıştı: “Nevaî Bağı”ndaydık! Özbekler en büyük şairleri Ali Şir Nevaî adına muazzam bir park yapmışlardı. Parka “bağ” denilmesi bize önce tuhaf göründü, fakat zihnimizi yoklayınca, “park”ın dilimizde daha önce “bahçe” ile karşılandığını hatırladık.

Gülhane Bahçesi’ne “Gülhane Parkı” denilmesi, son zamanlara ait bir alışkanlık. Orası Topkapı Sarayı’nın has bahçesi idi. Sonra halka açıldı, “Gülhane Bahçesi” denildi ve nihayet “Gülhane Parkı” oldu! Sadece Gülhane mi “bahçe”den “park”a dönüştürüldü? Yıldız Bahçesi de “Yıldız Parkı” yapılmadı mı?

“Bağ” dilimize Farsçadan geçen bir kelime; Kutadgu Bilig’de kullanıldığını hatırlarsak, edebiyat dilimize girişinin 10. asra yaklaştığını söylemiş oluruz. Bahçe’ye de Atabetü’l-Hakayık’ta rastlanıyor. Demek ki, o da 9 asırlık bir kelimemiz. Bağ, bahçe lâfı edilir de bostan unutulur mu? Bostan/bu(y)istan, yani kokulu bitkilerin, çiçeklerin bulunduğu yer… Bu üç kelime zaman içinde farklılaşmış. Bahçe, “bağ-çe”, bağın küçüğü, fakat artık bu anlamda kullanılmıyor.

 

Devamı Derin Tarih Dergisi Haziran 2016 Sayısında…

Benzer konular