Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 30 Eylül 2021 akşamı Elysee Sarayı’nda Cezayir’in Bağımsızlık Savaşı sırasında Fransız ordusu saflarında savaşan askerlerin torunlarını ağırladı. Normal şartlarda bu davetin muhtemelen haber değeri bile olmayacakken, Macron’un kurduğu bazı cümleler, olayı manşetlere taşıdı: “Cezayir’in bir millet olarak inşası, dikkate değer bir konu. Fransız sömürge yönetiminden önce Cezayir milleti var mıydı? Esas soru bu. Daha önce başka sömürgeciler de gelip geçti. Onların unutturulup sadece Fransa’nın öne çıkarılması… Cezayir resmî tarihi, gerçekler üzerine değil, sadece Fransa nefreti üzerine bina edilmiştir.”
Macron’un tavrı, pişkinlik kavramının somut bir örneğiydi. 1830’dan 1962’ye kadar Fransa’nın Cezayir’de imza attığı mezalimin bütün delilleri ortadayken, Cezayir tarihinin “ön yargılarla dolu” olduğunu dile getirmek… Üstelik bunu yaparken de, Cezayir millî kimliğinin sömürge döneminden önce mevcut bile olmadığını iddia etmek… Buna belki “pişkinlik” demek hafif bile kalır.
Dile kolay, tam 132 yıl boyunca, Cezayirliler Fransız sömürgeciliğinin en acı örneklerini tecrübe ettiler. Katledildiler, yeraltı ve yer üstü zenginliklerinden oldular, kültürleri ve mimarî varlıkları saldırıya uğradı, nice nesiller benliklerini yitirdiler… Geriye, bugün yaraları hâlâ tam anlamıyla sarılamayan bir trajediler yığını kaldı.
5 Temmuz, her yıl Cezayir’de “bağımsızlık günü” olarak kutlanıyor. Bu vesileyle, biz de Derin Tarih olarak, Fransa’nın sömürgecilik sabıkasının ve Cezayir halkının yaşadıklarının üzerine güçlü bir projektör tutmaya karar verdik. Dosyamız yine her zamanki gibi alanında uzman isimlerin katkılarıyla, dört başı mamur bir çalışma olarak huzurlarınızda. Sayfalar arasında gezinirken şaşkınlık, üzüntü ve öfkeyi aynı anda yaşayacak, aynı zamanda mazlum bir halkın sömürgecilere sergilediği direniş azmine de hayran olacaksınız.
Hayırla görüşmek üzere…