16 yaşındaydım ve çalışıp kazandığım parayla kitap aldığım en mesut devrindeydim ömrümün. Cinnet Mustatili’ni bir solukta okuduğumu hatırlıyorum ve ardından bir dizi kitabını hafızamın kuyusuna sarkıtıyorum. Sahte Kahramanlar adlı konferansını tam bu sırada okumuştum. Zihnimin menteşeleri perçinlenmişti. Hele 600 sayfalık Ulu Hakan Abdülhamid Han’ı okuyunca kafamın netleştiğini hatırlıyorum.
Hele o son cümlesi hiç çıkmaz hafızamdan:
“Abdülhamid’i anlamak her şeyi anlamak olacaktır.”
Ne demek istiyordu Necip Fazıl?
Son 10 yılım bu cümleyi anlamakla geçti diyebilirim.
Necip Fazıl tarihe farklı bakıyordu. Onu geçmişten, ilk insandan başlatıyor ve “birinden nur, öbüründen kir” akan iki oluktan ikincisinin kervanına katılarak o kervanın peşinde “tek ayakla seken topal köpek” olduğunu beyan ediyor.
Sorunları olan ama ilginç bir “tarihçilik”ti yaptığı. Klasik manada tarihçilik değil de, tarihte olanları süzmek ve oradan “dava”-sına yaşanmış bir temel oluşturmak maksadıyla hazırlanmış bir ‘tarihi geriye doğru okuma” çabası şeklinde karşımıza çıkar. Bu geriye doğru okumada tarihle hesaplaşma çok önemli bir yer tutar. Amacı, tarihi sahte kahramanlardan temizlemek olan bir hesaplaşma.
Derin Tarih 50. sayısında Necip Fazıl’ın tarihle yaptığı hesaplaşmayı gündeme taşıyor. Yine zengin bir içerikle, yine dopdolu bir dergi sunmanın gurur ve hazzını yaşıyoruz. 50 sayıdır olduğu gibi bundan sonra da hep kendimizi aşmanın mücadelesi içinde olacağız.
Hoşça bakın zâtınıza.
Mustafa Armağan
Derin Tarih Dergisi Genel Yayın Yönetmeni