Doğu Akdeniz’in en büyük adası olan Kıbrıs, jeopolitik ve stratejik konumu hasebiyle tarihin her döneminde ehemmiyetli bir yere sahip oldu. Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının kavşak noktasında bulunan ada; bölgedeki siyasî, dinî ve özellikle ekonomik-ticarî rekabette üstlendiği rolle çevresinde bulunan devletler tarafından âdeta hâkimiyetin sembolü olarak görüldü.
Roma İmparatorluğu 395 yılında ikiye ayrıldıktan sonra Kıbrıs Adası, Bizans olarak adlandırdığımız Doğu Roma İmparatorluğu’nca idare edilmekteydi. 7. yüzyılda etkin bir güç olarak ortaya çıkan Müslümanlar, Akdeniz’de kritik bir konuma sahip olan Kıbrıs’ı, 649 yılında düzenledikleri ilk seferde fethettiler. Bu dönemde Kıbrıslılar (Kypriotlar), Bizans’a ödedikleri yıllık verginin aynısını Müslümanlara da ödemeyi kabul ettiler. Bununla birlikte, Kıbrıslıların Müslümanlara ödemeleri gereken vergiyi aksatmaları ve Rumlara yardım etmeleri gibi nedenlerden ötürü 653 (veya 654) yılında adaya bir sefer daha yapıldı. Kıbrıslılar ile daha önce yapılmış olan antlaşma yenilendi.1 İmparator II. Justinianos ile Emevî Halifesi Abdülmelik b. Mervân arasında 688 yılında yapılan antlaşma ile ada üzerinde ikili bir yönetim anlayışı (condominium) kabul gördü. Bizans ile Müslüman Araplar, Kıbrıs’ta bu ikili yönetimi üç asır kadar sürdürdüler.
Nikephoros Phokas (963-969) döneminde toparlanarak tekrar güçlenen Bizanslılar, 965 yılında Kıbrıs’ı ele geçirdiler.2 Böylece adanın tek hâkimi yeniden Bizans oldu. Bu dönemde alınan vergilerden dolayı zaman zaman yerli halkın Bizans idaresine başkaldırarak isyan girişiminde bulundukları görülmektedir.3 Bununla birlikte, Bizans’ta merkezi idare, yaşanan isyanlara karşı koyarak adadaki otoritesini sürdürmeyi başardı.
Kıbrıs’ın 1156 yılında karşılaştığı beklenmedik saldırı adayı uzun müddet etkileyen bir hadise olarak geçti tarihe. Üstelik bu korkunç saldırı Müslümanlar değil, Batılı Hıristiyanlardan gelmişti: II. Haçlı Seferi ile Doğu’ya gelerek buraya yerleşen ve yaptığı evlilik ile Antakya Prinkepsi olan Renaud de Chatillon Kıbrıs’a âni bir baskın düzenledi. Kıbrıs’ta yaşanan vahşet Müslümanlara yapılanlardan az değildi. O sırada Bizans’ın Kıbrıs valisi Ioannes Komnenos’tu. Yardımcısı Mikhail Branas, saldırıyı haber alır almaz sahile koşarak Renaud’u engellemeye çalıştıysa da Branas’ın birlikleri sayıca üstün olan Renaud’un kuvvetlerini durdurmayı başaramadılar. Ioannes ile yardımcısı Branas, Renaud’un kuvvetlerine mağlup olarak esir düştü.