16. yüzyılda askerî yapısını tam anlamıyla oturtan Osmanlı Devleti, zamanla devrinin en ihtişamlı ve modern ordusunu tesis etti. Osmanlıların zaferleri esas alan savaş kaidelerini ve askerî faziletleri olanca inceliğiyle ortaya koymak suretiyle harp lojistiğini ve savaş silahlarının en mükemmelini kullanmayı prensip edindiklerini söyleyebiliriz. Böylece bir çarkın dişlileri misali muntazam işleyen bir ordu teşkilatı oluşturmayı başarmışlardı.
Savaş kararının alınmasını müteakip seferberlik başlar, sefere çağrı fermanları doğrultusunda mümkün olan en kısa sürede köy, kasaba ve kazalardaki askerî birliklerin hazırlıklarını yapıp hareket etmeleri ve bağlı oldukları eyalet ya da sancak merkezlerindeki ilk toplanma yerlerinde eyalet kuvvetlerine katılmaları istenirdi. Sefer için en elverişli dönem ilkbahar ve yaz aylarıydı. Ülkenin farklı uzaklıktaki bölgelerinden yola çıkan taşra kuvvetlerinin ana toplanma merkezine ulaşması birkaç ayı bulduğu için seferle ilgi emirler genellikle sonbahar ve kış aylarında gönderilir; başta İstanbul’da bulunan Kapıkulu askeri olmak üzere Rumeli ve Anadolu’daki eyalet kuvvetlerinin Mart sonundan Mayıs başına kadar İstanbul veya Edirne’deki ana toplanma merkezine ulaşmaları istenirdi. Asya veya Avrupa taraflarına yapılacak seferlerde ordunun üç toplanma ve hareket merkezi vardı. Eğer sefer Asya tarafına olacaksa Üsküdar, Avrupa yönünde olacaksa Davutpaşa ya da Edirne sahrasında ordu toplanır, ordugâhlar ilk buralara kurulurdu.
Ordunun toplanma sürecinde, merkeze uzak bölgelerden gelen eyalet askerlerinin zamanında merkeze ulaşamaması ve asker firarları gibi sorunlar baş gösterirdi. Bunun için Rumeli ve Anadolu’daki sağ, sol ve orta kol güzergâhlarına sürücü tabir edilen görevliler atanarak, askerlerin ilgili güzergâhı takip edip merkez ordugâha hızlı ve güvenli şekilde intikali sağlanmaya çalışılırdı. Bu esnada muhtemel firarların önünü kesmek için de elinde sadrazam kethüdası tarafından düzenlenen izin tezkeresi olmayan askerlerin yol ve köprülerden geçmelerine izin verilmemesi yönünde fermanlar hazırlanır ve ilgili kadılıklara gönderilirdi.
Savaş dönemlerinde askerî alanda yaşanan hareketlilik tabii olarak malî organizasyona da yansırdı. Büyük bir orduyu toparlamak, barındırmak ve beslemek devlete ek bir yük getirmekteydi. Osmanlı’nın malî organizasyonu genel anlamda devlet, özel anlamda ise ordu ve savaş finansmanlarının gereklerine göre şekillendiği için, devlet bu süreci klasik yapısının bozulmadığı yıllarda sarsılmadan atlatıyordu.
Devamı Derin Tarih Mayıs Sayısında…