Bugün artık kullanımı nerede ise unutulmuş olan kartpostallar, 19. yüzyıldan başlayarak 20. yüzyılın ikinci yarısına kadar önemli bir iletişim, tanıtım, gündem oluşturma, algı yaratma aracı olarak kullanılmıştır. Öğrenme arzusu ve ticarî amaçlı olarak da bu dönemde Amerikan’dan Rusya’ya, İngiltere’den Japonya’ya, Paris’ten İstanbul’a kadar elden ele dolaştılar.
Aslında uzun bir geçmişe dayanan kartpostal tarihinin, Osmanlı Devleti’nin de katılımcısı olduğu, 1893 Chicago Dünya Sergisi’yle başladığı söylenebilir. O tarihte ABD’de posta teşkilatı aracılığıyla yayıncılara ilk kez 1 sentlik kartpostalları (Penny Postcard) bastırma izni verilirken, Osmanlı İmparatorluğu’nda da bundan sadece iki yıl sonra, Avusturya-Macaristan uyruklu Max Fruchtermann, panoramaların yanı sıra gündelik hayat, insan portreleri ve siyasî olayları da içeren ilk kartpostal serisini basıma sunmuştur.
Dünyanın pek çok ülkesinde kartpostalların tarihine dair pek çok kitap mevcutken, ülkemizde bu konuda maalesef yeteri kadar çalışma yoktur. Bu bağlamda, Fatih Belediyesi Kültür Yayınları tarafından yayımlanan Yedikule Hisarı ve çevresine dair yaptığımız çalışmanın sahaya büyük bir katkı sağlayacağını umut ediyorum. Yedikule Hisarı ve civarının tarihini kartpostal üzerinden incelediğimiz bu çalışma 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başı arasındaki zaman dilimini kapsamaktadır. Söz konusu zaman diliminde basılan kartpostallardan Yedikule’nin mimarisi, ticarî hayatı, endüstrisi ve sosyal hayatı hakkında önemli bilgiler elde etmek mümkündür. Bu sebeple alanında bir ilk olan bu çalışmanın, İstanbul’un yazılı ve görsel tarihine önemli bir katkı sağlayacağı kanaatindeyiz.
Yedikule semti, stratejik konumu ile Bizans’tan Osmanlı’ya İstanbul için önemli bir bölgedir. Fetih sonrasında inşa edilen Yedikule Hisarı’yla birlikte bölge askerî anlamda daha önemli bir konuma yükselmiştir. Hisarın etrafında kurulan Türk mahalleleri, mescitler, debbağhaneler ve diğer vakıf eserleriyle zaman içinde bambaşka bir çehreye bürünmüştür. Yedikule Hisarı’nın bu tarihten sonraki serüveni ise çok daha ilginçtir. Bir müddet Devlet-i Aliye-i Osmaniye hazinesi için kullanıldıktan sonra hapishane rolüyle de pek çok insanın kaderiyle kesişen bu emsalsiz tarihî miras, günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.
Kartpostallardaki Yedikule’nin, günümüzdeki Yedikule semtine göre çok daha geniş bir alanın adı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum özellikle Edirnekapı’ya kadar uzanan surlara ait kartpostallarda çok daha belirgindir. Örneğin bugün “Silivrikapı” diye bilinen bölge, o zamanlar “Yedikule” adını taşıyormuş.
Devamı Derin Tarih Şubat Sayısında…