15. yüzyıldan itibaren Avrupalılar, köle ticareti olarak bilinen trajik ve barbarca bir uygulamayla çok sayıda Afrikalıyı Amerika kıtasına taşıdılar. Bunların içinde Müslümanlar da vardı. Bu transatlantik insan ticaretiyle İspanyollar ve Portekizliler, maden ocakları ve şeker plantasyonlarında ihtiyaç duyulan işgücünü karşıladılar. Latin Amerika nüfusunun üçte ikisinden çoğu, 1492’den sonra başlayan insan ticareti neticesinde oluştu.
Bu dönemde Karayipler, Brezilya ve Güney Amerika’nın diğer yerlerinde, Batı ve Orta Afrika’dan getirilen, çoğunun yaşı 15-30 arasında değişen köleler tercih edilmişti. Sayıları birkaç yüzyılda 12 milyona ulaşacaktı. Orta And Dağları (Bolivya, Peru ve Ekvador) ve Mezoamerika (Honduras, Guatemala ve Meksika’nın en güneyi) hariç tutulursa, köle ticaretiyle getirilenlerin nüfusa oranı %78’e kadar yükseldi. Amerika, Avustralya ve Yeni Zelanda dışında dünyanın başka hiçbir yerinde, dışarıdan getirilmek suretiyle bu oranda yeni bir nüfus oluşturulmamıştır.
Portekizlilerin 1538’den itibaren Latin Amerika sahillerinde kurdukları kolonilerde çalıştırmak üzere Afrika’dan getirdikleri köleler önce bazı merkezlerde toplanıyor, sonra maden veya çiftliklere gönderiliyorlardı. Brezilya’nın Atlantik kıyı şeridindeki Bahia bölgesi de bu merkezlerden biriydi. Verimli topraklarıyla öne çıkan bölge, sömürgeciler tarafından büyük çiftliklere bölünmüştü. Dönemin en kârlı ürünü şeker olduğundan, bu bereketli toprakların büyük kısmı şeker kamışı plantasyonlarına dönüştürüldü. Şekerin yanı sıra pirinç ve mısır gibi mahsuller de ekilip biçiliyordu. Şeker üretiminin sağladığı avantajla bölge, sömürgecilerin gözdesiydi. Elbette bu ekonomik büyümenin motor gücü, Afrika’dan getirilen kölelerdi.
Bahia’daki şeker plantasyonlarının sayısı süratle artınca, daha fazla işçiye ihtiyaç duyuldu. Portekizliler bu açığı kapatabilmek için köle ticaretini arttırdılar. 17. yüzyılın sonlarında Gine, Kongo ve Angola’dan her yıl yaklaşık 10-15 bin insan Brezilya’ya taşındı.
Portekiz sömürgeciliğinin iş gücünü karşılayan köle grupları, 19. yüzyılda aralarında politik, sosyal ve ekonomik bir ağ kurmaya çalıştılar. Bunlar çoğunlukla Afrika kökenli yoksul kimselerdi. 18. yüzyıl sonlarında Luís dos Santos Vilhena, Salvador ve Recôncavo şehirlerindeki sayıları 110 bine ulaşmıştı. Nagô/Yoruba halkı ve gelenekleri Bahia’da giderek daha yaygın ve hegemonik hale geldi. Buna paralel olarak, alt etnik grupların üyeleri birbirleriyle ve Müslüman Nagô kimliğiyle özdeşleşmeye başladılar.
Sömürge yönetiminin dayattığı ağır çalışma şartları ve ekonomik baskılar nedeniyle Bahia bölgesinde yaşayan köleler için hayat hayli zordu. Çetin şartlar 19. yüzyılın başından itibaren, özgürlüğünü kazanmış eski kölelerin liderliğinde, aralarındaki bağları kuvvetlendirerek ortak hareket etme şuurunu ortaya çıkardı. Bu da yönetime karşı direnişi ve ayaklanmaları tetikledi. Bahia’da 1807’den 1831’e kadar irili ufaklı dokuz köle isyanı patlak vermiştir. Özerk bir yönetim kurmayı hedefleyen bu ilk isyanların yerel kolluk kuvvetlerini devirmek, köleleri serbest bırakmak ve Afrika’ya giden gemilere kumanda etmek gibi sebeplerle vuku bulduğu görülmektedir. Ne var ki bazı kölelerin yerel polise muhbirlik yapmaları bu ilk direnişleri akamete uğratmış ve erken davranan yönetim, liderlerinin öldürülmesiyle isyanları bastırmıştı.
Devamı Derin Tarih Ocak Sayısında…