Yenikapı’da bulunan kalıntılardan anlaşıldığına göre tarihi 8500 yıl önceye dayanan şehir, kaynaklara göre MÖ 667 yılında Antik Yunanistan’daki Megara’dan gelen Yunan yerleşimciler tarafından kurulmuştur. İstanbul’un ilk yerleşimcileri olan bu koloni şehirlerine kralları Byzas şerefine “Byzantion” yani Byzas’ın şehri ismini vermişlerdi. Yüzyıllar boyunca bu şekilde anılan şehir, 330 yılında Roma İmparatorluğu’nun yeni başkenti ilan edilince Latince “Yeni Roma” mânasına gelen “Neva Roma” diye anılmaya başlandı. 337 yılında, şehri dört başı mamur bir şekilde imar eden ve adeta İstanbul’u İstanbul yapan Büyük Konstantin ölünce, bu defa, onun şerefine “Konstantin’in şehri” mânasına gelen “Konstantinopolis” ismi kullanılmıştır.
Mirace’l-Bahreyn diye isimlendirilen ve her milletin sahip olmak uğruna seferler düzenlediği şehrin adı bundan sonra Konstantinopolis olarak kaldı. Bizans İmparatorluğu döneminde ve fetihten sonra Osmanlılar tarafından da bu isimle anıldı. Gerek padişah makamından yazılan fermanlarda, gerek uluslararası yazışmalarda, gerekse paraların üstünde isim “Konstantiniyye” olarak tescillendi. Fethin hemen ardından şehrin en büyük kilisesini camiye çeviren, fetih ganimetinden Mekke şerifine pay gönderen, vaad edilmiş bu toprakları İslâm beldesi yapma gayesiyle imar faaliyetlerine girişen Fatih Sultan Mehmed bu şehre Konstantiniyye demekten hiç gocunmadı. Aksine, bu ismi kullanmayı “ben diyar-ı Rum kayzeriyim” hükmünün bir devamı olarak gördü. Çünkü Konstantiniyye’nin yani Avrupa’nın en büyüğünün makamında artık o vardı ve dahi en büyükten daha büyük olduğunu, fermanlarının altına “be makam-ı Konstantiniyye” diye şerh düşerken tescillemiş oluyordu.
Fatih’in bu tercihine rağmen hem kendi döneminde hem de sonraki yıllarda şehrin ismine yönelik bazı tartışmalar tezahür etti. Esasında burası fetihten sonra pek çok isimle anılmış; kimi isimler halk tarafından kullanılırken, bir kısmı da resmî yazışmalarda karşımıza çıkmaktadır. Bazıları meşhur olup yaygınlaşmış, bazıları unutulup satır aralarında kalmıştır.
Padişahlar arasında III. Mustafa ve III. Selim hariç İstanbul’un ismine müdahale eden olmadı. Osmanlı arşivlerinde de görüldüğü üzere III. Mustafa darphanede basılan paraların üzerine Konstantiniyye değil, İslambol yazılmasını istemiş; kendi el yazısıyla kaleme aldığı hatt-ı hümayunlarda ise “Kanunu kadime muhalif değil ise Konstantiniyye yazılmaya” diye not düşmüştü. Bizzat el yazısıyla sadrazama verdiği emirden sonra paraların üzerinde ve devlet yazışmalarında Konstantiniyye yerine İslambol adı kullanılmıştır. III. Selim ise oldukça sıkıntılı bir dönemde tahta geçmesine rağmen şehirdeki hayatın İslâmî kurallara uygun olması için bir dizi “Beyaz Üzerine Hatt-ı Hümayun” yayınlamış, bu el yazılarında şehre tümüyle “İslambol” demiştir.
Devamı Derin Tarih Kasım Sayısında…