İslâmî gelenekte ilk insan Hz. Âdem, aynı zamanda ilk peygamber; son peygamber Hz. Muhammed (sas) ise nübüvvet geleneğinin son halkasıdır. Bu inanç tarih metinlerinin kaleme alınmasında da kendisini gösterir. Hz. Peygamber dönemi geçmişten bağımsız ve kopuk olarak değil, İslâm tarihinin erken dönemleriyle irtibatlandırılarak, insanlık tarihi perspektifiyle kaleme alınmıştır. İslâm’dan önce Araplarda, geçmişe ilişkin bilgi sözlü kültür üzerinden gelecek nesillere aktarılırken, Hz. Peygamber’in vefatından sonra ilmi yazıyla muhafaza etme anlayışının hızlandığı, metinlerin bu doğrultuda şekillendiği görülür. Bu açıdan İslâm ilim geleneğinin geçirdiği merhaleler, üzerinde düşünülmeye değerdir.
Müslümanlar kısa sürede hususi alanları konu edindikleri eserler kaleme almışlardır. Yeni telif edilen kitapların eskilerin eksikliklerini tamamlamayı hedeflediği görülür. Bilginin derlenmesi ve tasnifi sürecinde seçkin tarih metinleri medeniyetimizde tarihçiliğin öncüleri tarafından kaleme alınmıştır. İslâm tarihinin değerli kaynakları arasında zikredilen Ensâbü’l-Eşrâf (Eşrafın Nesepleri) ve Fütûhu’l-Büldân (Ülkelerin/Memleketlerin Fetihleri) adlı eserlerin müellifi Belâzürî, bu önemli şahsiyetlerden biridir.
Hicri 3. asırda Abbâsîler döneminde yaşamış bir tarihçi olan Belâzürî hakkında -dönemin birçok âliminde olduğu gibi- bilgimiz sınırlıdır; çünkü o dönemde müelliflerin kitaplarında kendilerini tanıtmaları gibi bir ünsiyet oluşmamıştır.
Belâzürî’nin soy ağacı şu şekilde zikredilir: Ebü’l-Hasan Ahmed b. Yahya b. Cabir b. Davud. Dedesi Cabir, Harun Reşid döneminde Mısır’da haraç görevlisinin kâtibi olarak görev yapmıştır. Farsçadan yaptığı çevirilerden hareketle Belâzürî’nin Farisi kökenli olması kuvvetle muhtemeldir.
Neden bu nispeyle anıldığına dair kaynaklarda zikredilen bir hikâye var: Bir tarihçi için hafızanın öneminin farkında olan Belâzürî, hafızasını kuvvetlendirmek için bir çeşit Hindistan cevizi olan belâzür suyundan içmiş. Ancak dozu kaçırınca belâzür suyu ters tesir göstererek hafızasını kaybedip delirmesine sebep olmuş. Bu hikâye dedesi Cabir için de anlatılır.
Belâzürî, Abbâsîler döneminde halifelerin hizmetinde çalışmış, devlet ricaliyle iyi ilişkiler geliştirmiştir. Abbâsî halifelerinden Mütevekkil ve Müstaîn’in yakın çevresinde yer alan âlimlerden olup Halife Mu‘tez’in oğlu Abdullah’ın eğitimi kendisine emanet edilmiştir. Hicri 279 (m. 892) yılında, 80 yaşlarında Bağdat’ta vefat eden Belâzürî buraya defnedilmiştir.
Dönemin önemli âlimlerinden ders alan Belâzürî’nin eserlerinden isimlerini zikrettiğimiz ikisi günümüze ulaşmıştır. Ensâbü’l-Eşrâf’ta Hz. Peygamber’in kabilesi olan Haşimoğullarından başlayarak Kureyş kabilesinin diğer kollarını, ardından da diğer kabilelerin önemli şahsiyetlerinin biyografilerini verir. Kitabın farklı baskıları bulunmaktadır. 13 ciltlik baskısının ilk iki cildi Hz. Peygamber’in hayatına ve faaliyetlerine ayrılmıştır. Muhammed Hamidullah, bu bölümü daha önce tek cilt olarak neşretmişti. Kitap, başta bu bölüm olmak üzere siyer açısından kıymetli bir kaynak olup 2018 yılında editörlüğümüzde Türkçeye çevrilmişti.