Nesiller Boyu İlham Kaynağı

 

“Uzun zamandır nâr-ı hicranla kavrulmakta olan hayat arkadaşım,

Ellerinden öper, hürmetli selâm ba’dında, evlâtlarına yegân yegân selâm ve dua. Ben çok ihtiyarladım. Sıhhatim, hamd olsun. Sizi düşünmekteyim, lâkin benim kaderim gurbet hayatı imiş. Hak ve hukuku helâl etmeni kemâl-i hürmetle rica ederim. Mülakât ümidim bakidir, sevgili hayat arkadaşım.

16 Nisan 1943, Tokyo.”

Abdürreşid İbrahim Efendi, vefatından bir sene kadar önce, Türkiye’deki eşi Ayân Hanım’a bu içli satırlarla seslenmiş. Vatanından ve doğduğu topraklardan binlerce kilometre uzakta, sürekli mücadele ve sabırla geçmiş bir ömrün gurûbunda kâğıda dökülen bu cümleler, insanı derinden sarıp sarmalıyor doğrusu. Bilhassa, dünyada maalesef mukadder olmayan o “mülakât ümidim bakidir” kısmı…

İsmini ilk kez Mehmed Âkif ’in Safahât’ı vesilesiyle işittiğim Abdürreşid İbrahim Efendi, İslâm dünyasının büyük sarsıntıların ve krizlerin içinden geçtiği bir zaman diliminde yaşamış. “İbrahim’in ateşine su taşıyan karınca” misali, yangını söndürebilmek için elinden ne gelirse yapmaya, yetişebildiği her yere koşmaya, sürekli anlatmaya ve bir şeyleri değiştirmeye çabalamış. Ve 87 yıllık dopdolu bir ömrün heyecanlarını, umutlarını ve hedeflerini kendisinden sonra geleceklere ilham kaynağı olarak bırakıp, 17 Ağustos 1944’de Japonya’nın başkenti Tokyo’da rahmete kavuşmuş.

Kendisine yetişemediğim bir insanın kabrini ziyaret, bana sanki onu hayattayken görmüşüm hissiyatını yaşatır. 2017’nin Eylül’ündeki Japonya seyahatim sırasında, Abdürreşid İbrahim Efendi’nin kabrinde de aynı şeyi yaşamıştım. O seyahatin benim için en heyecan verici ânı ise, Tokyo Camii’nde cuma namazı kıldırmak ve bir zamanlar Abdürreşid İbrahim Efendi’nin namaza durduğu mihraba geçmekti. Zaman çok değişmişti gerçi, cami yenilenmiş, cemaati çoğalmış, atmosferinin rengi ve dokusu çeşitlenmişti. Ama Abdürreşid İbrahim’in bıraktığı bereketli iz, her köşeye sinmişti. Bunu fark etmemek mümkün değildi.

Geçtiğimiz Mart ayında Derin Tarih’in genel yayın yönetmenliği emanetini devralır almaz, sonraki ayların kapak dosyalarına dair taslakları çalışırken, Ağustos’un kapak konusunda hiç tereddüt etmemiştim: Vefat yıldönümünde, ülkemizde hâlâ çok az tanınan bu büyük adamı anmak, bir vazifeydi. Hamd olsun, çok sayıda kıymetli ismin katkısıyla bu vazifeyi yerine getirdiğimizi görüyorum şimdi. Şunu belirtmem gerek: Dosyamızdaki fotoğrafların çoğu, Türkçe bir kaynakta ilk kez yayınlanıyor.

Sayfaları çevirirken, kıymetli okurlarımızın da bizim heyecanımıza katılacağına yürekten inanıyorum.

Hayırla görüşmek üzere…

Benzer konular