Alâeddin Hârizmşah’ın amcası İnalcık 1218’de Otrar’da Moğollara ait bir kervana saldırdı ve casusluk yaptıkları gerekçesiyle 450 tüccarı öldürdü. Cengiz Han’ı fazlasıyla öfkelendiren bu hadise, Orta Asya’dan Avrupa içlerine, Rus steplerinden Anadolu’ya devasa bir coğrafyanın kaderini etkileyen Moğol akınlarını tetikledi. O güne kadar Moğollarla iyi ilişkiler içinde bulunan Hârizmşahlar yaptıkları bu hatayla tarihe karışırken, Cengiz Han’a Kafkasya, İran, Anadolu ve Bağdat’ın kapısını araladıklarını bilmiyorlardı. Hârizmşahların bütün şehirlerini ele geçiren ve Alâeddin Hârizmşah’ın peşinden giden Moğol ordusu, önüne çıkan irili ufaklı onlarca devleti haritadan silip süpürecekti.
Cengiz Han’ın verdiği emirler doğrultusunda Azerbaycan ve İran’a giren Moğol orduları yıldırım hızıyla ilerliyordu. Kendilerine biat eden şehirlere yeni idareciler tayin ediyor, boyun eğmeyenleri de yakıp yıkıyorlardı. Karabağ üzerinden Kafkasya’ya hareket ederek önce Gürcüleri mağlup ettiler, sonra da bölgedeki irili ufaklı toplulukları hâkimiyetleri altına alarak Lezgileri de bozguna uğratırlar. Haçlı devletleri ve Vatikan, Moğolların neredeyse at üzerinden inmeden gerçekleştirdikleri bu seferleri -casusları aracılığıyla- yakından takip ediyordu.
İslâm dünyası ve Haçlı devletleri yaklaşmakta olan Moğol istilasına karşı çareler düşünürken, 1222 yılının başlarında Cebe ve Subetay’ın birlikleri çoktan Alanların topraklarına girmişti. Alanlar, komşuları olan ve Gürcü Krallığı’nın sınırında bulunan Kıpçaklardan yardım istediler. İttifak ruhunu iyi bilen Kıpçaklar, bu teklifi kabul ederek Alanlarla birlikte amansız mücadeleler verdiler. Uzun süren çarpışmalardan netice alamayan Moğollar ittifakı bozmak amacıyla Kıpçaklara bir elçi gönderdiler. Para, altın ve elbise gibi değerli hediyelerle gelen Moğol elçisi, Kıpçaklara aynı soydan geldiklerini ve Türk olduklarını hatırlattı. Ayrıca Alanlarla Moğolların arasından çekilmeleri şartıyla kendilerine dokunulmayacağını taahhüt etti. Bu cazip teklifi kabul eden Kıpçaklar hediyeleri ve altınları da alıp topraklarına döndüler. Böylece Alanları da ezip geçen Moğol ordusunun yeni hedefi Abazalar ve Çerkeslerdi.
Kıpçaklar yaptıkları antlaşmaya güvenerek Deşt-i Kıpçak’ta sıradan hayatlarına geri döndüler. Ancak çok geçmeden Moğollar 1222 sonbaharında Deşt-i Kıpçak’ın güney tarafında beliriverdi. Gördükleri manzara karşısında güçlü beyleri Yuri Konçakoviç liderliğinde savaşa hazırlanan Kıpçaklar, hızla toparlanmaya çalıştılar. Yuri’nin yanında diğer Kıpçak beylerinden Köten ile Daniil Kobyakoviç de yer almaktaydı. Var güçleriyle savaşıp direndilerse de Moğol ordusu karşısında hezimete uğramaktan kurtulamadılar. Kıpçak beyleri Yuri Konçakoviç ile Daniil Kobyakoviç savaşta can verirken, Köten kurtulmayı başardı. Bölgenin kışlamaya uygun olduğunu fark eden Moğollar, 1222-23 kışını Deşt-i Kıpçak’ta geçirdiler. 1223 baharında İdil’in aşağısında, Cuçi’nin gönderdiği takviye kuvvetlerle birleştiler ve Kıpçakları yerlerinden ederek iki kol halinde atlarını batıya doğru sürdüler. Kollardan biri Don ırmağına doğru giderken, diğeri de Kırım’ın yolunu tutmuştu.