Günümüzden yaklaşık 12.000 yıl önce, Fırat ve Dicle nehirleri arasında kalan bölgede, insanlık tarihi yön değiştiriyordu. İnsanoğlu, dünya tarihinde ilk kez avcı – toplayıcı düzenden, çiftçi – üretici düzene geçmekteydi. Göbeklitepe incelendiğinde, tarihöncesi insanın bu süreçte basit bir hayat tarzıyla yetinmediği, bilinenin aksine oldukça karmaşık bir düşünce sistemine, toplumsal düzene ve teknolojiye sahip olduğu görülüyor. Bunun da ötesinde dönemin inanç dünyasını yansıtan, animist figürlerle zenginleştirilmiş ritüel merkezleri Göbeklitepe’yi arkeoloji tarihinin en önemli keşiflerinden biri haline getiriyor. Son avcıların buluşma merkezi olarak tanımlanabilecek Göbeklitepe, tarihöncesi hayata dair her türlü veri ve bilimsel sonuç açısından büyük önem taşıyor. İnsanlık tarihine dair öncesindeki tüm teorileri altüst eden anıtsal Göbeklitepe mimarisi ve tarihöncesi insanın gelişkin sembolik dünyası bu dönem için beklenmedik bir düzeye ulaşmış bir kültürü bizlere iletiyor. Bilim insanlarını heyecanlandırdığı kadar bu toprakların insanını da gururlandıran bu eşsiz bölge keşfedilmeyi bekleyen daha birçok gizem olduğunu akla getiriyor.
Göbeklitepe “modern insan”ın günümüz medeniyetin ulaştığı süreçte attığı adımların en çarpıcı örneklerinden biri. Göbeklitepe’yi önemli kılan yalnızca yüksek sanat anlayışı ya da şaşırtıcı mimarisi değil, burayı inşa eden toplulukların gelişmiş toplumsal yapıları, zengin inanç ve sembol dünyaları hakkında bizlere sunduğu deliller. Göbeklitepe’nin ilk kültür katmanı, MÖ 9.600 – 8.700 yılları arasına tarihlenmekte. Neolitik dönemin ilk evresi olan bu dönem, insanın kültürel ve toplumsal açıdan yaşadığı en büyük değişimlerden birine sahne olmuştur. Avcı – toplayıcı hayattan yerleşik hayata geçiş, tarım ve hayvancılığın ortaya çıkışı, kilden kap kacak yapımı ve cilalı taş baltalar, kerpiç gibi teknolojik gelişmeler araştırmacılar tarafından “neolitik paket” adı altında gruplandırılıyor. Son dönemde Yakındoğu’da yapılan araştırmalar, ilk neolitik dönem insanlarının çevrelerindeki tabiattan farklı biçimlerde faydalanan başarılı avcı – toplayıcılar olmalarının yanı sıra gelişmiş ve çok katmanlı kültürel geleneklere sahip olduklarını da gösteriyor.
Günümüzden yaklaşık 120 bin yıl önce başlayan buzul dönemlerinin ardından, 19 bin yıl önce son buzul döneminin sona erdiği düşünülüyor. Bu dönemde Avrupa’nın büyük bir kısmıyla birlikte Doğu Anadolu dağları da buz örtüsüyle kaplanmıştır. Son buzul maksimumu’nun ardından iklim şartları yumuşamaya başlar, deniz seviyesi yükselir. MÖ 12.500’e gelindiğinde sıcaklık neredeyse günümüz değerlerine ulaşır. Bu da tundra bitki örtüsünün çam ormanlarıyla değişmesine neden olur. Anadolu ve kuzey Mezopotamya binlerce yıldır kurak bir step ikliminin altındayken, yavaş yavaş nemli ve yumuşak bir iklime geçer ve çayırlıklarla açık ormanlık araziler yayılmaya başlar.
Devamı Derin Tarih Şubat Sayısında…