Anadolu kadim tarihi, maddî ve manevî birikimiyle insanlık hafızasının şekillendiği coğrafyaların başında gelir. Ankara ise heybetli kalesi ve İç Anadolu bölgesini örümcek ağı gibi saran yolların kavşak noktasına kurulmasından dolayı stratejik bir öneme sahip. Mu‘cemü’l-Büldân adıyla bilinen önemli bir şehir ve mekân adları ansiklopedisi telif etmiş olan Yâkût el-Hamevî (Hamalı Yakut) (ö. 1229) şehrin adını “Ankira” şeklinde kaydettikten sonra “Ankûriye” denildiğini de ekler. Kaynaklarımızda Ankara adını taşıyan başka yerlerden de bahsedilir. Bunlardan biri Irak’ta Kûfe civarında, Hire yakınlarındadır. Ayrıca Şam bölgesinde Ankara denilen bir yer olduğundan da söz edilir.
İslamdan önce Arap kabilelerinden İyad, Sasani hükümdarı tarafından topraklarından sürülünce Ankara’ya göç eder. Burası kervan yolu güzergâhında olan yerleşim yerlerinden biridir. İyad kabilesinin yerleştiği yerin Anadolu’daki Ankara olduğu kaydedilse de Kûfe yakınlarındaki Ankara olduğu da söylenir. Nitekim onlarla ilgili kaynaklarda yer alan bir dizede “Ankara’ya indiler, üzerlerine dağlardan gelen Fırat’ın suyu akıyordu” denmektedir.
Anadolu coğrafyası Müslüman ve Türk yurdu olmadan önce, İslam tarihinde çeşitli vesilelerle Ankara’ya yolu düşen kişilerden ve bölgeye yönelik askerî faaliyetlerden söz edilir. Hz. Peygamber’in (sas) büyük dedesi Haşim bunlardan biridir. Birçok Kureyşli gibi ticaretle iştigal ettiğinden kervanlarıyla birçok yere seyahat etmişti. Ankara ve Gazze de bunlar arasındaydı. Kaynaklarda Bizans imparatoruyla görüştüğü de anlatılır. Ancak Haşim’in Ankara’da ne kadar kaldığı ve buradaki faaliyetleri hakkında yeterli malumata sahip değiliz.
Asıl adı Amr olan Haşim, Mekke’de kuraklık yaşandığı ve toplumun şiddetli kıtlığa maruz kaldığı bir dönemde Şam bölgesine giderek oradan çuvallarla ekmek satın alır. Mekke’ye geldiğinde ekmeklerin küçük parçalara bölünmesi ister. Çuvalları yüklediği develeri de boğazlayarak etlerini pişirtir. Etler haşlanınca suyuyla birlikte ekmeklerin üzerine dökülür ve halka ikram edilir. Çok sevilen bu yemeğe Araplar tirit diyorlardı. Bu olaydan sonra kendisine “ekmeği ufalayan” anlamına gelen “Haşim” lakabı verilmiştir. 6. asrın ilk yarısında ticarî yolculuklarından birinde Gazze’de vefat eden Haşim oraya defnedilir.
Cahiliye döneminin meşhur şairlerinden İmruülkays b. Hucr’un Ankara’da vefat ettiği kaydedilir. Esedoğulları tarafından öldürülen babasının intikamını almak için onlara savaş ilan etmiştir. Topladığı kuvvetlerle Esedoğullarına saldırır; ancak bir süre sonra Sasaniler müdahil olunca yardım almak için arayışlara başlar. Ürdün bölgesine hâkim olan Gassani Emiri Haris b. Cebele’ye gider. Bizans Gassanilerin hamisidir, buna dayanarak emir onu Bizans hükümdarına yardım istemeye gönderir. İstanbul’a giden İmruülkays, Bizans İmparatoru Iustinianos ile görüşür lakin umduğu desteği alamaz. Dönüş yolunda Ankara’da hastalanarak vefat eder.
Devamı Derin Tarih Ocak Sayısında…