Ahmed Midhat Efendi Batı kültür ve düşüncesiyle tanışmasına vesile olan Osman Hamdi Bey’den sonra Bağdat’ta müftülük yapan ve ciddi fıkıh eserlerine imza atan Muhammed Feyzi ez-Zühafi ile yolları kesişince İslamî gelenekle ünsiyet tesis eder. Hayatına tesir eden bir diğer isim olan Can Muattar ise hem İslamî ilimler, hem de Doğu ve Batı felsefelerine hâkimiyetiyle fikir dünyasına yeni bir istikamet kazandıracaktır.
Rodos sürgünü sonrasında saray ve çevresinin de dikkatini çeken ideolojik değişiminin izleri Menfa adlı hatıratında açıklıkla görülür. Bundan sonra sadece iktisadî ve sosyal tekâmül üzerine faaliyette bulunacaktır. Bu dönüşümle yıldızı parlar; yayıncılık çalışmalarının yanı sıra yönetimde üst düzey pozisyonlarda görev alır, aynı zamanda girişimcilik faaliyetlerinde bulunur.
1880’de Beykoz Akbaba köyündeki Balcıoğlu çiftliğini satın alır. Burası, arzu ettiği hayat standardından kaynaklanan bir yatırım olmaktan ziyade, iktisadî gayeler doğrultusunda millî iktisat prensipleriyle kurulmuş modern bir işletme örneğidir. Kullanılan makine ve teçhizat yerli üretim için hizmete sokulmuş, ilk defa kuluçka makinesi kullanılarak yerli tavuk üretimi gerçekleştirilmiştir. Ayrıca hayvancılık ve besicilik ile süt ve süt ürünleri satışları da yapılır. Ahmed Midhat Efendi tarafından getirilen aşı, tohum ve fideler sayesinde kiraz, elma, armut ve ceviz gibi meyveler Beykoz coğrafyasına yayılır.
Aynı yıllarda Serdaroğlu çiftliğini de alarak Beykoz Dereseki köyündeki Müezzinoğlu ormanlarından kaynayan suyun dağıtımı işini üstlenir. “Sırmakeş” ismini verdiği bu su Beykoz’dan Eminönü, Beşiktaş ve Üsküdar’a kayıklarla taşınmış, oradan farklı yerlere ulaştırılmıştır. Tadı ve lezzetinden dolayı saray çevresinde de rağbet görür. Öyle ki, devlet adamları yurt dışı ziyaretlerinde bu suyu cam şişe içerisinde hediye olarak tacirlere veya devlet adamlarına takdim etmişlerdir.
Ahmed Midhat Efendi bu teşebbüslerinin yanı sıra iktisadî fikirlerini aktardığı eserler kaleme almıştır. “İş ve çalışma sevgisi” anlamına gelen Sevdâ-yı Sa’y ü Amel’in 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi’nden hemen sonra basıldığı görülür. Kitapta siyasî ve iktisadî zayiata sebep olan bu savaşı merkeze alarak “neden geri kalındı?” sorusuna cevap arar. İslamî kaynaklara müracaat ederek asıl sebebin “çalışmamak” olduğu sonucuna varır: “Binaenaleyh ‘Vatan sevgisi imandandır’ mealinde olan hükümlere pek nadir olarak rast gelinip anların ehemmiyeti dahi zihinlerde tamamiyle yer tutamamış olduğu hâlde ‘İnsan içün semere-i sa’yinden başka yokdur’ ve ‘Dünyan içün ebediyyen dünyada yaşayacak imişsin gibi yaşa!’ ve ‘Kâsib Allah’ın mahbûbudur’ ve ‘Allah, ittikâ ile çalışanlara hesapsız verir’ ve ‘Şükür eder iseniz, yani elinizdeki nimetin kadrini takdir eder iseniz onu artdırırım’ ve ‘Allah işlerinizde size de Tevfik vericidir’ ve ‘Taleb edenler, yani çalışanlar bulurlar, yani nail olurlar’.”
Ayrıca memuriyetten ziyade özel sektörde çalışmanın faydalarından bahseder, çalışma zevkine ulaşan insanların maddî zenginliğin yanı sıra manevî hazza da ulaşacağını dile getirir. Tercüman-ı Hakikat’te yayımlanan yazılarını derlediği Ekonomi Politik adlı kitabı (1879) türünün ilk örneklerinden olup o dönemde iktisatçılar ve devlet adamaları için merkezî meselelerden olan “iktisadî korumacılık ve serbestiyet” konularını ele alır. Müellif bu eseri ile millî iktisat anlayışının tohumlarını ekmiştir diyebiliriz. Teşrik-i Mesai Taksim-i Mesai’de adından da anlaşılacağı gibi iş bölüşümü ve iş ortaklığı başlıklarını merkeze alır. Ekonominin gelişip büyüyebilmesi için şirketleşmenin ve bunun da “millî” bir şirket olmasının ehemmiyetini vurgular. Sultan II. Abdülhamid’e ithaf edilen Hallu’l-Ukad ise millî iktisat, korumacılık, para, değer gibi iktisadî terimlerin anlaşılır şekilde ele alındığı mektuplardan teşekkül eder.
Özetle diyebiliriz ki, tarım ekonomisi kapsamında değerlendirilen 19. yüzyıl Osmanlı ekonomisinde Ahmed Midhat Efendi’nin “çalışmak” düsturu millî iktisat ve özel girişimcilik fikirlerinin tahakkuk etmesine vesile olmuştur.
Devamı Derin Tarih Ekim Sayısında…