Henüz 40 yıllık bir mazisi bile olmayan Büyük Selçukluların, tarihin gördüğü en büyük siyasî teşekküllerden biri olan Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu’nu dize getirdiği Malazgirt Savaşı, yalnızca Türk ve İslam tarihinin değil, dünya tarihinin de en önemli hadiselerinden biridir. 1071 Ağustos’unda meydana gelen bu savaştan sonra tarih yeni bir ilerleme hattına girmiş, asırları biçimlendiren Türk-İslam çağı başlamış, tarihteki hiçbir şey artık daha öncesindeki gibi olmamıştır. Fakat aynı zamanda Anadolu Türkiye’sinin kurucu hadisesi de olan Malazgirt zaferine 2010’lu yıllara dek lâyık olduğu önemin verildiğini söylemek mümkün değildir. Bir başka ifadeyle, Malazgirt ve ihtiva ettiği anlam uzun yıllar boyunca ihmâl edilmiş, büyük zaferin hem Türkiye’nin, hem de bölgemizin tarihî varoluşu açısından sahip olduğu ehemmiyet yeterince değerlendirilememiştir.
2000’lerden itibaren Türk siyasetinde kendini göstermeye başlayan ve 2010’lu yılların ortalarında yoğunluk kazanan “Türkiye’nin 2071 vizyonu” vurgusu ile ülkemizdeki Malazgirt kavrayışının köklü bir dönüşüme uğradığı söylenebilir. Bu süreçte Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın özel bir alâka gösterdiği Malazgirt zaferi daha evvel hiç olmadığı kadar güçlü bir biçimde gündeme gelmiş, her yıl geniş katılımlı anma ve kutlama faaliyetleri icra edilmeye başlanmış, konu ile ilgili hem akademi içinden, hem de akademi dışından birçok kitap kaleme alınmış; sempozyum, çalıştay ve konferanslar düzenlenmiş, belgeseller çekilmiş, bilimsel ve kültürel etkinlikler yapılmıştır. Türk siyasetinin 21. yüzyılda evrildiği noktayı göstermesi bir yana, Malazgirt zaferine ve Selçuklulara dair bilginin kitleselleşmesi anlamına da gelen bu gelişmelerin, unutulmuş değerlerimizin yeniden keşfedilmesi bakımından ziyadesiyle kıymetli olduğu açıktır. Malazgirt ile ilgili bu sevindirici sürecin, geçtiğimiz Haziran ayında başlayan geniş ölçekli ve disiplinlerarası bir yüzey araştırması projesiyle taçlandırıldığı müjdesini buradan vermiş olalım.
Devamı Derin Tarih Eylül Sayısında…