Özellikle 19. ve 20. yüzyıllarda Osmanlı devletini çok sayıda ecnebi seyyah, diplomat, din adamı, antikacı ve tüccar ziyaret etmişti. Şüphesiz her biri daha çok kendi ilgi alanına giren mekânlara uğramış, oralarla ilgili bilgi ve notlar almıştır. Öte yandan Osmanlı yönetimi, özellikle Sultan II. Abdülhamid Osmanlı ülkesine gelen Batılıları Avrupa emperyalizminin Türkiye’ye yönelik yıkıcı ve art niyetli faaliyetlerinde rol alabilecekleri şüphesiyle büyük bir tecessüs ile takip ettirmişti. Bunun dışında dinî gerekçeler ya da turistik amaçlarla yapılan ziyaretlerde mukaddes mekânların zarar görmemesi için kanuni tedbirler alınmıştı. 1887 yılı Mart ayı başlarında Ayasofya’yı ziyaret eden bazı Yunanların, “suiniyetle katlara çıkarak duvar ve direkler üzerine bazı yazılar yazıp resimler çizmeleri” üzerine Sultan II. Abdülhamid’in 21 Mart 1887 tarihli bir iradesi ile Osmanlı Evkaf Nezareti 11 gün sonra -günümüze de örnek olabilecek nitelikte- gayet açık ve kısa bir “talimatname” hazırlayarak gayrimüslimlerin İstanbul’da bulunan mukaddes yerleri ziyaretlerinde dikkat etmeleri gereken hususları açık bir şekilde sıralamıştı. 1 Nisan 1887 tarihli bu belgeye göre;
1.İstanbul’da Ayasofya ve Küçük Ayasofya ve Gül Camii ve Karye ve Yeraltı cami-i şerifleri gibi gayrimüslimler tarafından ziyaretine öteden beri müsaade buyurulmuş olan bazı mukaddes mekânların ziyaretleri sırasında dinî edeplere ve uyulması gereken şartlara dikkat olunmak mutlaka yapılması gereken işlerden olduğundan bu hususta buralardaki vazifeli kimseler tarafından söz konusu vazifenin yerine getirilmesine kesinlikle itina ve dikkat olunacaktır.
2. Ziyaretçiler mukaddes mekânlardan içeri girerken ve ziyaret sırasında bu yerlere gerekli hürmeti göstermekle birlikte ayaklarına terlik giymeleri gerekecek ve gezdikleri yerlerde yanlarında icabına göre vazifelilerden birer ikişer veya daha çok kimse bulunacaktır.
3- Bu tür cami-i şerifelerin ve özellikle Ayasofya Cami-i Şerifi’nin iç tezyinatından (süslemelerinden) olmak üzere kapısının ve üzeri duvarlarla kaplanmış olan ve müzevvak (dekor, mozaik) tabir olunan yaldızlı hurda çini (mozaik) parçalarının ziyaretçiler tarafından koparılıp alındıkları işitilmiş olup cami-i şerifin güzelliğine ve zarafetine zarar verecek bu gibi şeylerin meydana gelmesinin kesinlikle caiz olamayacağı gibi duvar ve direklere yazı yazmak, çizgi çizmek ve resim yapmak da yasak hallerdendir. Ziyaretçiler tarafından bu gibi haller meydana getirilmesine meydan verilmemek buralarda hizmet eden vazifelilerin en temel vazifelerinden olup bu mukaddes mekânların içinde bulunan tüm vakıf eserleri ve diğer emanetlerin çok güzel bir şekilde muhafazası da vazifelilerin üzerine zimmetlenmiş olup, kaybolması ya da zarar görmesi halinde vazifeliler mes’ul olup, eğer buralarda uygun olmayan bir hal görülürse burada çalışan görevliler hakkında gerekli soruşturma açılacak ve uygun cezalar verilecektir.