KONUŞAN: MERVE ARMAĞAN
Ortaçağ’da en çok ilginizi çeken nedir?
Sanırım 12. yüzyılda gerçekleşen, aristokrasi ve asillerin yaklaşımını kadın algısı üzerinden değiştirmiş bir hareket olan ‘Courtley Love’ diyebiliriz. Ayrıca köylülerin hayatlarının da oldukça ilginç olduğunu düşünüyorum. Yani benim için en ilginç konu “köylü takımı”, tarihi olmayan insanlar… Bu eğilim ailem de, ben de Kuzey Castile’de küçük bir kasabadan geldiğimiz için olabilir. Çalışmalarımda amaçladığım şey, bu insanları isimlendirmek, onlarla ilgili mümkün olduğunca çok bilgi toplamak. Bireysel olarak bu işi yapan insanlar da buna dahil, ismi sadece tek bir tarihî kayıtta geçiyor olsa bile… Çünkü bunlar ‘öylesine’ insanlar değiller. Asiller, yani toplumun üst kesimi bu insanlar sayesinde ayakta duruyordu.
The Terror of History isimli kitabınızda Avrupa tarihiyle ilgili bilinmeyenleri yazdınız. Mesela Avrupa’nın Altın Çağı denilen bir zamanda yamyamlığın yaygın olduğu… Avrupa’nın yüzleşmeye korktuğu başka neler var?
Bence tarihimiz oldukça karmaşık. Bütün felaketleri başkalarına aitmiş gibi yansıtmak ve başkalarını suçlamak Batılılar için çok kolay. Bence bu bir tür propaganda. Tarihimiz, Batı tarihi büyük suçlara ortak olmuş ve buna hâlâ devam ettiğini düşünüyorum. Ben tarihin öbür yüzüne bakmayı çok seviyorum. Rönesanstan, Bilim Devrimi’nden, Avrupa’nın nasıl değiştiğinden bahsediyoruz. Ama bu dönem aynı zamanda çoğu orta yaş üstü 100 bin kadının cadılıkla suçlanıp katledildiği bir dönem. Bence bunları insanlara hatırlatmak bir zorunluluk. Kendini tekrarlayan şeyleri değil. Çünkü tarih asla tekrar etmez. Değişkendir, çünkü bağlam sürekli değişir. Kendimiz için aynaya bakmadan önce diğerlerinin başarısızlıklarını, kendimizin ise şanlı, görkemli tarihini anlatmak doğru değil. Bunu en iyi anlatacak söz Walter Benjamin’in, “Her medeniyet belgesi, aynı zamanda bir barbarlık belgesidir” olacaktır.
Ortaçağ tarihiyle ilgili açığa çıkarılması gereken başka ne tür bilgiler var?
Öncelikle sadece Avrupa’ya bakmamalıyız. Akdeniz merkezli olacak şekilde bakılmalı; hem Doğu Akdeniz, hem Batı Akdeniz. Avrupa’da Orta Çağ’ı Kuzey Afrika’yı, İskandinavya’yı, Anadolu’yu ya da Osmanlı İmparatorluğu’nu öğretmeden nasıl anlatabilirsiniz? Braudel’in muhteşem kitabı II. Felipe Çağında Akdeniz ve Akdeniz Dünyası çok rahat bir şekilde Kanuni Çağında Akdeniz ve Akdeniz Dünyası başlığıyla yazılabilirdi. Çünkü o bu iki dünyanın arasındaydı. Avrupa Ortaçağ’ındaki çatışmalardan ziyade 10-11. yüzyıllarda farklı yerlerden insanların, kültürlerin, dillerin, dinlerin bir araya geldiği yerleri baz alıyoruz. Bizans’taki Yunanlar, Müslümanlar, Yahudiler… hepsi kendi dilini konuşuyordu. Kendi alanlarında mükemmel işler çıkarıyorlardı. Mesela coğrafya âlimi El-İdrisî. Sonuçta varmamız gereken nokta bu: Daha kapsamlı ve kapsayıcı bir tarih.