Büyük Selçuklu Devleti, vezir Nizâmü’l- Mülk ile Sultan Melikşah’ın 1092 yılında artarda gelen ölümleri sonucu yaşanan taht mücadeleleri ile büyük sarsıntı geçirmişti. Hanedan mensupları arasında başlayan ve uzun müddet bütün şiddetiyle devam eden iç mücadelelerin tahrip ettiği millî birliği yeniden kuran, Büyük Selçuklu Devleti’ne kaybetmekte olduğu eski itibar ve kudretini iade eden kişi ise Sultan Muhammed Tapar olmuş; “Selçukluların güçlü adamı ve kusursuz insanı” olarak tavsif edilmiştir.
1099’da sultanlığını ilan etmiş, fakat ağabeyi Sultan Berkyaruk’un 22 Aralık 1104 tarihinde ölümünden ve yeğeni, Berkyaruk’un oğlu Melikşah’ın da 13 Şubat 1105’te kendisine itaat arz etmesinden sonra Büyük Selçuklu Devleti tahtının tartışmasız biricik sultanı olmuştu. 13 yıl 7 ay boyunca Büyük Selçuklu Devleti’ni başarıyla idare etti.
Sultan Muhammed Tapar Haçlılara ve Bâtınîlere karşı tertip ettiği cihad harekâtıyla Sünnî İslam dünyasında kalplere taht kurmuş, haklı bir övgüye mazhar olmuştur. En önemli özelliklerinden biri âlimlere çok saygı göstermesiydi. Bu yüzdendir ki dönemin ünlü İslam âlimi Huccetü’l-İslâm Ebû Hâmid Muhammed b. Muhammed el-Gazzâlî (ö. 1111) Nasîhatü’l-mülûk (et-Tibru’l-mesbûk fî nasîhati’l-mülûk) adlı eserini, İbnü’l-Belhî de Farsnâme adlı kitabını ona ithaf etmiştir. Ayrıca meşhur müfessir Zemahşerî’nin ve İslam tarihçilerinin çeşitli vesilelerle ona övgüler düzdüğünü biliyoruz. Şüphesiz bu durum onun İslam uğrunda cihada verdiği ihtimamdan kaynaklanıyordu. Bu Selçuklu sultanına hayran bazı tarihçiler, işi daha da ileri vardırarak, Gazneli Sultan Mahmud’un Hindistan’daki fütuhatını bile ona atfetmişlerdir.
Sultan Muhammed Tapar 21 Ocak 1082’de Taceddin Seferiyye Hatun adlı bir cariyeden dünyaya geldi. Normal bir boyda, çekik kaşlı, yüzü sarıca, sakalı gür ve uzunca idi. Babası Sultan Melikşah Bağdat’ta vefat ettiğinde (1092) onun yanında bulunuyordu.