Minnacık bir virüs emperyalist Avrupa’nın maskesini düşürdü. Sadece medyaya konu olan, başka Avrupa ülkelerine gitmekte olan maske ve sağlık ekipmanına bazı ülkelerde el konulmasından söz etmiyorum. Avrupa Birliği’nin en etkin organlarının, salgının ölümcül etkilerine karşı, kendi aralarındaki görece zayıf ülkeleri ve bilhassa sıradan Avrupalı yurttaşları değil, öncelikle kendi FİNANS kurumlarını kurtarma derdine düşmüş olmalarını kast ediyorum. Aklıbaşında ve vicdan sahibi aydınları isyan ettiriyor bu bencil ve tarafgir tutum. Son yıllardaki edebî/ akademik çalışmalarıyla dünyaca tanınan iktisatçı Thomas Piketty, daha âdil ve sürdürülebilir yeni bir kalkınma modeli için “önceliklerimizde net bir değişim olması, parasal ve malî alandaki tabulara meydan okunması” gerektiğini söyleyecek kadar ileri gidiyor. İktisat politikaları “reel ekonominin yararına çalışmalı, sosyal ve ekolojik hedeflere hizmet için kullanılmalıdır.”1 Piketty’nin verdiği bilgiler dudak uçuklatıyor: Avrupa Merkez Bankası (ECB) tarafından yönetilen merkez bankaları ağı Eurosystem, 2008 krizinden beri bankaları kurtarmak için boyuna para basıp duruyor. Eurosystem’in bilançosu 2007-2018 arasında 1 trilyon eurodan tam 4.7 trilyon euroya çıkıyor ki, bu rakam bütün euro bölgesinin yurtiçi gayrısafi hasılalar toplamının yüzde 40’ı demektir (Önceki oran yüzde 10). Özetle, Avrupa devletleri büyük bir finans krizini önlediler ama yükünü vatandaşın sırtına bindirerek!
2008 finans krizi artı 2020 pandemi krizini beraberce “1929 Büyük Bunalımı artı İkinci Dünya Savaşı” dönemine benzetebiliriz. Savaştan sonra Avrupa uzun bir restorasyon dönemine girdi. Bu onarım evresinin iki önemli organı NATO ile AET oldu. AET yani Avrupa Ekonomik Topluluğu, bugünkü AB’nin çekirdeğidir. Kuruluşundaki temel amaç, Almanya’nın ekonomik gelişmesini denetim altında tutmak, böylece yeni çılgınlıklara kapılmasını engellemekti. NATO’nun kuruluş amacı ise İngiliz general Hasting Ismay’in kelimeleriyle şöyle dile getirilmişti: “To keep the Russians out, the Americans in, and the Germans down.” Öyle bir askerî ittifak kuralım ki, Ruslar dışarıda, Amerikalılar içeride, Almanlar ise altta kalsın! Bu düzenlemelerden yarım asır sonra, meşhur Time dergisinin “Avrupa: 50 Harikulâde Yıl” başlıklı özel sayısı şöyle bir bilanço çıkarıyordu: “Tıpkı ormanlar gibi, medeniyetleri de kasıp kavuran yangınlar vardır. Fakat ardından, bizzat küller toprağı besler ve tedricen yeni bir büyüme başlar. Esinleyici fakat dehşetli bir yeniden ormanlaşmadır bu: Apokalips yoluyla tarihsel ilerleme. Harabeler içinden Phoeniks sanayiler çıkar, şehirler yeniden billurlaşır. Orman, yangını affeder. Bach’tan barbarlığa alçalan bir toplum, üzüntülü fakat akıllı bir tarzda, tekrar Bach’a doğru yükselir.”2 (Apokalips: Dünyanın sonuna işaret sayılan felaketler. Phoenix: Kendi küllerinden vücud bulan kuş, anka.)