Katolik Kilisesi’nin ve genel olarak Avrupa’nın veba gibi bulaşıcı hastalıkların yapısına ilişkin ilk ciddi bilgileri 19. yüzyılda oluşmuştu. Özellikle 1348-52 yılları arasında görülen ve etkileri uzun yıllar devam eden Kara Veba sırasında Katolik Kilisesi çareyi kiliselerde toplu halde yapılacak ayinlerde görüyordu. Hatta belânın şiddeti arttıkça, toplu ayin ve ritüellerin hem adedi, hem de çeşidi artıyordu. İnsanları kapalı bir alana toplayarak hastalığın yayılmasına sebep olduğunun farkında olmayan Katolik Kilisesi, vebaya karşı çeşitli dinî ritüeller, dua formülleri ve ibadetler üzerinde durmuştu. Hatta törenlerde yeni azizler ve kültler ihdas edilmişti. Vebadan koruyan azizler kültü bir anda Avrupa’nın birçok yerinde yayılmaya başladı. Bunlar içerisinde özellikle 2. yüzyılda Roma’da yaşayan Aziz Sebastiyen en meşhur olanıydı. Rivayete göre bir asker olan ve dönemin putperest yönetiminde görevi icabı Hıristiyanlığını gizleyen Aziz Sebastiyen, birçok masum Hıristiyan’ın ölmesine engel olmuştu. Bu kerameti binlerce kişinin putperestliği bırakıp Hıristiyanlığı kabul etmesine vesile oldu. Bu durumu öğrenen ve aldatıldığını düşünen İmparatoru Diyokletiyen, Aziz Sebastiyen’i yakalattı. Ölüm cezasına çarptırarak hedef tahtasına yerleştirdi ve vücudunun tamamı oklarla kaplanacak şekilde atış yapılmasını emretti. Öldüğü zannedilen Aziz Sebastiyen’in cesedi nehre atıldı. Ancak ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi imparatorun huzuruna çıkan Aziz Sebastiyen haksız yere tutuklanıp işkence gören Hıristiyanların salıverilmesini istedi. İmparator Diyokletiyen’den bir asır önce yaşamış olsa da Aziz Sebastiyen’in olağanüstü şifa kerametleri ve dirilmesine dair rivayetler, vebanın yaygınlaştığı dönemde Kilise tarafından ‘vebadan koruyucu Aziz’ ilân edilmesine neden olmuştur.
Devamı Derin Tarih Mayıs Sayısında…