Osmanlı kara ordusu, merkezî ve mahallî olmak üzere iki kısımdır. Merkezdekiler kapıkulu askerleri ve diğerleri de eyalet askerleri olarak bilinir. Kapıkulu askerleri, ağır piyade, ağır süvari, topçu, istihkâm ve levâzım sınıflarından oluşan profesyonel bir ordudur. Eyalet askerleri ise, hafif süvari ve piyadedir. Hunlardan beri Türk ordusu hep yaya ve süvari olmak üzere iki kısımdan teşekkül eder. Osmanlılar, orduyu kontrol altında tutarak bunun hükümet içinde bir nüfuz gücü teşkil etmesini istememiş; öte yandan askerlik vazifesinin istihsalini (üretimi) sekteye uğratmamasını arzulamıştır.
Devletin varlık sebebi gazâ ruhu olduğu için ordu Osmanlı tarihinde çok mühim bir rol oynamıştır. Klasik devirde Osmanlı ordusu, üstün teçhizat ve harp teknikleri, süratli hareket ve istihkâm üstünlükleri; disiplini ve icabında ağır meşakkatli şartlara kolayca tahammülü cihetiyle emsallerinden üstün görülmüştür. Ordunun esasını eyalet askerleri teşkil ettiği ve harpte de esas faaliyeti onlar gösterdiği halde; sayıca az ve vazifeleri de muayyen olan kapıkulu askerleri, bilhassa yeniçeriler Osmanlı gazâ devirlerinin romantik ve ihtişamlı sembolü olmuştur. Tablolarda o tasvir edilmiş; şairler ondan ilham almıştır. Yahya Kemal’in “Vur pençe-i âlideki şimşir aşkına” diye başlayan meşhur şiiri, “İstanbul’u Fetheden Yeniçeriye Gazel” başlığını taşır.
Jeopolitik vaziyeti sebebiyle harblerin hiç eksik olmaması, Osmanlı maliyesini çok ağır şekilde zaafa uğratmış; biraz da bu sebeple Avrupa’daki teknik ilerlemelerin takip edilememesi, ordunun vurucu gücünü zayıflatarak zamanla onu politize etmiştir. Osmanlı tarihinde nadir görülen sulh devreleri, askerî ihtilallerle son bulmuştur. Bu cihetten tarihteki ıslahat hareketlerinin öncelik merkezini ordu teşkil etmiştir.
Kapıkulu askerleri, padişahın hassa ordusunu teşkil eder. Padişah kapısının kulu oldukları, yani münhasıran padişaha hizmet ettikleri için bu isimle anılır. Devletin yüksek kademeli mercilerine kapu (kapı) denirdi. “Devlet kapısı” tabiri hâlâ halkın dilinde gezer. Bir yüksek devlet merciini uhdesinde tutan zata hizmet edenlere de “kapı halkı” denir.
Orta Asya Türk devletlerinde ve Memlûk Devleti’nde de mevcut olan bu teşkilat, Osmanlılar’a Selçuklular’dan geçmiştir. Orhan Gazi (veya bir rivayette Sultan I. Murad), yaya ve müsellem adıyla piyade ve süvari sınıflarını teşkil etti. Yayalar, ücretli olarak sefere gider; sulh zamanında (hazerde) hususî işlerle (meselâ ziraatle) meşgul olurdu.
Vezir Alaaddin Paşa’nın 1328’de yaptığı gümüş para nizamı ile yaya ve müsellem adıyla birlikler kurduğu askerî teşkilat ve askerin kırmızı yerine beyaz börk giymesine dair üniforma kanunları, Osmanlı hukuk sisteminde örfî hukukun ilk numunelerindendir. Bundan evvel askerî faaliyetler Türkmen aşiretine bağlı gönüllü birliklerle yürütülüyordu. Bunlar ihtiyaç zamanı silah altına alınan gayrımuntazam birliklerdi.
Devamı Derin Tarih Nisan Sayısında…