Sık sık “Biz memur edilmediğimiz hiçbir işe yönelmedik” dermiş. Yavuz Sultan Selim Han’ın Mısır seferine de böyle bir manevî görevlendirme ile gittiğini bize Hasan Can’ın ağzından oğlu Hoca Sadeddin Efendi nakleder.
Kendisine sarayında Hasan adlı bir kulun rüya gördüğü, gönderilen mesajın o rüyada şifrelendiği ayan olur. O da bu Hasan’ı Hasan Can zannederek ona sorar. Rüyayı görmeyen Hasan Can bir tuhaflık olduğunu anlar, sonradan rüyayı görenin Kapıcıbaşı Hasan olduğu anlaşılır.
Buna göre öbür Hasan rüyasında uyurken kapı çalınır, açmaya kalkar ki dışarıda kıyamet gibi asker, önde de dört kişi. Başlarında taylesanlı sarık, ellerinde padişahın ak sancağı, bellerinde kılıç. Sonradan Hz. Ali olduğu anlaşılan dörtlüden biri kapı aralığından seslenir:
“Bizi Hz. Resulullah gönderdi. Selim Han’a selam edip buyurdu ki: Kalkıp gelsün ki Haremeyn hizmeti ona buyuruldu. Var Selim Han’a söyle.”
Huzura giren Hasan Can der ki: “Ben rüyayı anlattıkça mübarek çehreleri kızarmaya başladı ve mübarek gözlerinden yaş geldi. Buyurdular ki:
“Biz sana demez miyiz ki bir tarafa memur olunmadan (emir verilmeden) hareket etmemişizdir.”
“İşte Memluk seferinin hazırlıkları bundan sonra başladı”, diye de ekler tarihçimiz.
Dergimizin kapağına çıkardığımız Portekizlilerin Mekke’yi ele geçirip Kabe’yi yıkma ve Medine’ye girip Efendimiz’in (sav) kabr-i şerifini Lizbon’a kaçırma (hafazanallah) teşebbüsüne dair araştırmamızı okuduğunuzda bu rüya hadisesini farklı bir gözle değerlendireceğinizden eminim.
Hele ki şu inceliklerini okuduğunuzda Selim Han’ı daha çok seveceksiniz. Celalzade Mustafa anlatır: Bir gün Piri Paşa Mekke ve Medine’ye Anadolu’dan kadı tayin etmek gerektiğini söyleyince Yavuz ona öyle bir kükremiştir ki:
“Mekke ve Medine padişahlığı Hz. Peygamberin evlad-ı kiramı elindedir. Ben o memleketleri asker çekerek varıp almadım. Onlar kendiliklerinden güzel edepleri gereği bana itaat ve ikram ettiler ve saygı gösterdiler. Bu izzetin mükafatı üzerime lazımdır. Gece gündüz Allah’a şükr ve niyaz ederim. Haremeyn ahalisine ne denlü himmet, atıfet, riayet ve şefkat mümkünse esirgeme. Lakin sakın ha sakın Mekke ve Medine işlerine müdahale eyleme.”
İşte bu tarihin mislini nadir kaydettiği padişahın dünyasını daha iyi anlayabilmek için bu defa Hıristiyan Portekizlilerin kutsal beldelerimizi nasıl tehdit ettiklerine ve keşif seferlerinin karanlık yanına eğileceğiz. Ve göreceğiz ki, Yavuz bu işgali önlemeye memur edilmiş.
Yeni yılda ve yeni sayılarda buluşmak dileğiyle.
Mustafa Armağan
Derin Tarih Dergisi Genel Yayın Yönetmeni