Ahmet Hamdi Tanpınar, Orhan Gazi için, “Bir buçuk asır bütün imparatorluk için model, Orhan’dı” tesbitinde bulunur. Orhan Gazi’nin Fatih’e kadarki döneme “model” olmasının arkasında, dedesi Şeyh Edebali’nin edeb tezgâhı, babası Osman’ın yalçın iradesi ve bükülmez dürüstlüğü, ağabeyi Alâaddin’in derviş-meşrepliği ve tevazusu ve her şeyden önemlisi de, devrin alpleri, erenleri, babaları ve abdallarının kutlu nazarları yatar. Bütün bu maddî ve manevî etkiler onun üzerinde yoğunlaşır ve adeta ‘Orhan Şahsiyeti’ diyebileceğimiz bir model-insanı yontar. Orhan’ı şahsen görüp konuşmuş ve bize tanıtmış olan seyyah İbn Battuta, Nilüfer Hatun’u oldukça tafsilatlı bir şekilde anlatmasına rağmen, ondan bize ne yazık ki pek kısa satırlar halinde bahseder. Anlatılanlar da, gelenekten aktarılan Orhan portresine pek fazla bir şey eklemez. Ancak önemli bir ayrıntı olarak, onun bir yerde bir aydan fazla oturmayıp küffarla sürekli savaş halinde olduğundan söz eder:
Bursa’nın hâkimi Osmancık oğlu İhtiyarü’d-din Sultan Orhan Beğ’dir… Bu hükümdar, Türkmen padişahlarının en ulusu olduğu kadar, toprak, asker ve varlık bakımından da onların en üstünü bulunmaktadır. Hâkimi olduğu yüz kadar kale vardır ki, çoğu zamanını bunları dolaşmakla geçirir ve her kalede bir süre kalarak durumlarını anlamak, noksanlarını tamamlamakla meşgul olur. Denildiğine göre, hiç bir şehirde, hiçbir suretle bir aydan fazla oturmaz, aralıksız olarak kâfirlerle savaşı sürdürür, onların kalelerini bir bir kuşatarak ellerinden alırdı…
Devamı Derin Tarih Ocak Sayısında…