Bir kitabında intihar etti dediği Sultan’a başka bir kitabında öldürüldü diyen birine tarihçi, hem de büyük tarihçi deniliyorsa bir ülkede, orada fikir tankları boşalmış demektir. Birine büyük denildi mi, akan sular duruyor Türkiye’nin tarih kısırlığında. Ne bilgileri kontrol eden var ne de cesaret edip eleştirebilen. (Y. Hakan Erdem’in Tarih-i Leng’de birilerini eleştirmeye kalkınca kimseye yaranamadığını hatırlayın.) Bilgileri kritik edebilecekler birbirlerini okumuyor, okusa da al gülüm ver gülüm’den dolayı yazamıyor, meslektaş olmayanlar ise bir kült gibi ne yazılmışsa iman ediyor. Böylece tarih yayını sayısında patlama yaşadığımız bu dönemden geriye -az sayıda nitelikli çalışma hariç- bir çöp yığını kalıyor. Sultan Abdülaziz’in 1876 yılında tahttan indirilmesinden günler sonra odasında iki bileği birden kesilmiş, kanlar içinde ölü bulunması tarihimizin en ateşli tartışmalarından birini tetiklemiş ve “Sultan Aziz öldü mü yoksa öldürüldü mü?” sorusu büyük ölçüde siyasete endeksli olarak ele alınmıştır. Sultan 2. Abdülhamid’in dava açması ve Yıldız Mahkemesi’nin Sultan Abdülaziz’in Midhat Paşa ve ekibi tarafından katledildiğine kararı vermesi meseleyi o gün için halletmiş gibiydi. Ancak tahttan indirilmesinin ardından ders kitaplarında Abdülaziz Han’ın intihar ettiği iddiasına yer verilmiş olup bu iddialar Osmanlı’ya yönelik tahkir ve red edici bir tavır benimsemiş olan Cumhuriyet yıllarında benimsenmişti.
Devamı Derin Tarih Ocak Sayısında…