AYKUT KAZANCIGİL: SULTAN II. ABDÜLHAMİD DEVRİNDE BİLİM PATLAMASI YAŞANMIŞTIR.

Konuşan: Havva AKDAĞ

 

Bilim tarihçisisiniz ama esasen doktorsunuz. Bu iki hususiyetinizi göz özünde bulundurarak “Osmanlı’da bilim yoktu!” klişesine neşter vurarak başlamaya ne dersiniz?

 

Bir devlet 600 sene yaşmış, dünya devleti haline gelmiş, mirası da Türkiye Cumhuriyeti olmuşsa, bu devlette bilim yapılmadı demek mümkün değil! İnsan nasıl aç karnına çalışamazsa, bilimsiz bir devlet de olmazdı. Osmanlı’da bilim vardır; kurulduğu andan itibaren vardır. Devlet kurucusu olarak Osman Gazi çalışmış. Ondan sonra gelen Orhan Gazi aldığı her yerde medrese açmış. Mesela İznik’i almış, medrese açmışlar; Bursa’ya gelmiş, medrese yapmışlar; Edirne’ye geçmiş, medrese açmışlar, camiler yapmışlar… Anadolu’da da bu faaliyete devam etmişler.

Osmanlı teknik, bilim ve kültürü Selçuklulardan miras almıştır. Selçuklular da İslamî kültürün devamıdır. Bir İslamî kültür vardır ve kitlesel büyük bir kültür olarak Cumhuriyet dönemine kadar gelmiştir. Osmanlı bilimi kendi kendine, yavaş yavaş gelişmeye başlamış; Edirne’den Balkanlar’a, ondan sonra Anadolu’ya yayılmış ve her yerde standart değerler elde etmiştir. Bu kültürün üst seviyesini veren, medreselerdir. Seneler sonra ünlü Fransız eğitim bakanı Duruy, “Fransa’nın her yerinde bu sabah aynı saatte sınıflar açılacak ve aynı kitaplar okunacak” diyor. Medrese bunu çok sene evvel yapmış. Medreselere bakıyorsunuz; İstanbul’da, Belgrad’da, Tunus’ta ve Bağdat’ta okunan kitaplar aynı. Yani Osmanlı eğitime standart getiriyor. İşte bu standart, bütün İslamî kültürün standartlaşmasının temelinde yatıyor. Hangi medreseden mezun olursa olsun, aynı liyakatte öğrenciler yetişiyor. Osmanlı eğitim sisteminin anlaşılmamış ilginç taraflarından biri de cerre çıkmaktır. Kitleye kültürü yaymaya çalışan “cer” sistemi vardı. Genelde alay edilen bir sistemdir, fakat bu tutum yanlıştır. Cerre çıkma üç aylarda olurdu. Medrese talebeleri İstanbul’dan çıkarlardı. İstanbul gibi büyük şehirlere gidilmesi yasak olduğu için köy ve kasaba gibi ufak yerlere giderlerdi. Cerre çıkan hoca, İstanbul’daki kültürü köy ve kasabadaki din adamlarıyla karşı karşıya getirirdi. Kültürün yayılımı bakımından mükemmel bir sistem! Bu sistem aşağı yukarı 1850’lere kadar yürümüş, ondan sonra zayıflamıştır. Çünkü yeni bilgiler, yeni teknikler, yeni görüşler gelmiş. Bu hareketlerle medrese çok aktif bir yer oluyordu.

Devamı Derin Tarih Eylül Sayısında… 

Benzer konular