Hâmil-i Kur’ân Emin
Hâdim-i Kur’ân Emin
Çıkdı bir melek dedi:
“HÂFIZ-I KUR’ÂN EMİN”
1440
Emin Işık Hocamın İstanbul İmam Hatip Okulu’na öğretmen olarak tayin edildiği 1964 senesinde bendeniz aynı okulun talebesiydim. “Meslek hayatınızı yönlendiren kişi ve kurumlar nelerdir?” şeklindeki soruya üç kelime ile cevap veririm hep: Kader, peder, Fener. İşte bu üçüncü kelime ile Dersaadet’in Fener semtinde bulunan bu okulu ve onun öğretmenlerini kastediyorum. Söz konusu mektepte beni en çok etkileyen, bir başka ifadeyle en çok sevdiğim hocalardan biri o oldu. Emin Işık 1950’li yılların sonunda bu okulda Nurettin Topçu’nun, ben ise 1960’lı yılların sonunda onun talebesi oldum. Dolayısıyla o, öğretmenim olmasının ötesinde beni Nurettin Topçu ve Hareket dergisi çevresiyle tanıştıran zât-ı şeriftir. Bu buluşmalar ve görüşmeler fikrî, hissî, meslekî hayatımın kozasını örmüştür diye düşünüyorum. Bugünden düne doğru bakınca onun öğretmenliğinde sesi, nefesi, sevgisi ve elbisesi öne çıkıyor. Emin Işık Hoca’dan Kur’ân-ı Kerîm dersi almak, o yanık sesinden aşr-ı şerifler dinlemek demektir. Sözü sohbeti yerinde olan Hoca, bazen sınıfta coşar, şahsî sevdaları, gördüğü rüyaları dahi anlatırdı. Bir defasında Hz. Mevlânâ’dan bahsediyordu. Bir rüyasını anlattı: “Hz. Peygamber Efendimiz’i (sas) rüyada gördüm. Çok heyecanlandım. Hemen atıldım, ayağının altını öpmek istedim. Efendimiz tebessüm ederek şöyle dedi: Orasını senden önce Mevlânâ öptü.” Hocamı okulun dışında camide de dinliyordum. Öğretmen olarak atanmadan önce Bayezid Yakup Ağa Camii’nde imamdı. Öğretmen olduktan sonra da bu camide hutbe okumaya devam etti. Dosya kâğıtlarına yazdığı hutbe metinlerini bazı haftalar sınıfta da baştan sona zevkle okurdu. İşte bu hutbeleri ve Cuma öncesi kısa sohbetlerini dinlemek için öğle vakti yaya olarak mezkûr camiye intikal ediyordum.
Devamı Derin Tarih Eylül Sayısında…