Kuruluş yıllarından itibaren Osmanlı’nın klasik devrinde insanı hayrete düşüren casusluk faaliyetleri görülür. Kanije müdafaasında olduğu gibi gizli bilgileri düşman birliklerinin içine ustalıkla sızmak suretiyle menzile ulaştıran, hatta bazen yanlış bir bilginin düşman komutanının eline geçmesi için hayatı pahasına kendini yakalatan, karşı tarafın casuslarını tespit edip suikastle öldüren nice casuslar. Önemli mevkilerde bulunan asilzadeleri casusluk yapması hususunda ikna ederek istihbarat toplayan, derin, yaygın ve güçlü bir istihbarat ağı vardı Osmanlı’nın. Kilisede ayin yöneten bir papaz, kralların yanında itibarlı bir asilzade, önemli bir kale kumandanı, güçlü bir tüccar, Avrupa’dan gelmiş bir elçi, ünlü bir düşünür, hatta kendi ülkesi adına casusluk yaptığını söylerken aslında Osmanlı’ya çalışan bir maceraperest… Hepsi Osmanlı istihbaratının parçasıydı. Kimi Osmanlı’da özel yetiştirilmiş, kimi kabiliyetleri keşfedilmek suretiyle bu göreve sevk edilmiş, kimi ise gönüllü olarak bu işe girmiş profesyonel ve paralı casuslardı.