Adalet kendisinin varlık sebebi olan vicdan ve hukukla kaim olur. İlkinin tesisi için fıtrata uygun eğitime, ikincisi için ise hukuku sağlayacak organlara ihtiyaç vardır. Birçok öğretisinde şahsî ve toplumsal emniyeti sağlamayı hedefleyen İslam, Hz. Peygamber’in (sas) örnekliğinde ashap merkezli bir güven toplumu oluşturmuştur.
Karizmatik bir lider, aynı zamanda adil bir yargıç olan Resulullah’ın (sas) vefatı sonrası siyasî, ekonomik ve dinî saiklerle ortaya çıkan kaos ortamı bir anda saadet toplumu üzerinde travmatik bir etki meydana getirdi. İç isyanlar (ridde olayları/dinden dönme) cahiliye dönemindeki kabile çatışmalarına dönüştürülmek istenirken, ilk Râşid halife Hz. Ebubekir’in (ra) kararlı tutumu ve güvenlik önlemleri ile isyanlar bertaraf edildi. Ancak bu mücadele süreci zannedildiği kadar kolay gerçekleşmemiştir. Hatta Hz. Peygamber döneminde Kureyş eliyle Medine’nin maruz bırakıldığı saldırılardan daha çetin ve riskli olduğunu söylemek abartı olmasa gerektir. Çünkü güvenlik sorunu tek yönlü olmayıp Medine her taraftan saldırıya açık haldeydi ve İslam ordusunun 40 günlük yürüme mesafesi ile Medine’den uzaklaşması şehrin savunmasız kalmasına neden olabiliyordu.
Hz. Ebubekir bu tehlike karşısında şehirde kalan gönüllülerden savunma hattı oluşturmuş, aralarında Hz. Ali (ra), Zübeyr b. Avvâm, Talha b. Ubeydullah ve Abdullah b. Mesûd’un bulunduğu gözcüler görevlendirmişti. Birçok bölgede eş zamanlı ortaya çıkan olağanüstü olaylar karşısında şehir iç güvenliğe dair teyakkuz hali ridde olaylarının bastırılmasına kadar devam etti. Bu yerinde teşebbüs ileride emniyet müdürlüğünün bir parçası olacak olan Hares/özel güvenlik ve Ases/gece bekçiliği kurumunun ortaya çıkışına zemin hazırlamıştır. Hz. Ebubekir döneminde aslında büyük bir güvenlik bunalımı ile karşılaşan İslam toplumu palyatif tedbirler geliştirmiş, dış güvenlik kadar iç güvenliğin de önemli olduğu tecrübe edilmiştir.