Eserleriyle sadece konuşulmayan değil, aynı zamanda konuşulamayan meseleler üzerine giden Üstad Kadir Mısıroğlu’nun “Mezâlim serisi” olarak bilinen Yunan Mezâlimi, Moskof Mezâlimi ve Ermeni Mezâlimi başlıklı kitapları kendisinin hakikatin aydınlatılmasına yönelik hassasiyetinin cesurca ifade edilmiş şekilleridir. 1966 yılında ilk baskısını yapan ve sahasında tek olan Yunan Mezâlimi adlı eseri, hakikate susamış Türk okuru tarafından büyük bir alaka ile karşılandı. Kitabın yayınlanmasının ardından aldığı -husûsî arşivinde muhafaza edilen- yüzlerce mektup bunun en büyük delilidir. Yunan’ın bu coğrafyada yaptığı akıl almaz cinayetlerin Lozan’da bir nevi bağışlanması, 1930 yılındaki Türk – Yunan Anlaşması ile de aradaki dostluğu(!) bozar endişesiyle resmî vesâikten kütüphanelerdeki bu mevzu ile alakalı raporlara, hatta Yunan’ın zulmünden bahseden ders kitaplarına kadar delillerin yok edilmesi hiç şüphesiz Müslüman Türk halkı nezdinde hakikati terennüm edecek birine olan ihtiyacı ortaya koyuyordu. İşte Kadir Mısıroğlu yılmaz araştırmacı hüviyetiyle resmî vesîkalara dayanarak vücûda getirdiği bu kıymetli eserle efkâr-ı umûmiyyenin büyük takdirini kazanmıştı.
Eserin Türk gençliğine bir şuur vermesi niyetiyle Millî Eğitim Bakanlığı tarafından tavsiye de edilmesi önemliyken, Yunan’ın yeni bir mezâlim iştahıyla Kıbrıs’a tasallut ettiği dönemde elde bir uyarıcı eser niteliğinde olması ayrıca altı çizilesi bir değerdir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın Yunan heyetinin önüne “siz vahşi bir milletsiniz, dün Anadolu’da yaptığınızı bugün Kıbrıs’ta yapıyorsunuz” diyerek attığı katliam görüntülerinin bizzat kendisinin bunların Kadir Mısıroğlu tarafından elde edildiğinin itirafı, yazarın dev hizmetini göstermesi bakımından atlanılmayacak bir detaydır. Büyük devletlerin düşmansız olması düşünülemez. Bu düşmanlığın sebebini illa da büyük devletin etrafındakilere düşmanca davranmasının oluşturmayacağı açıktır. Büyük devletin kendisine düşman oluşturması için kimilerinin hayallerinin önünde durması yeterlidir. Ruslar ve Ermeniler bunun tipik misalleridir.