Üstad Kadir Mısıroğlu, ömrü müddetince gerek fiilî gerek ilmî sahada inandığı ve düşündüğü şeyler uğruna mücadele etmekten ve bedel ödemekten yılmamış bir münevverdi. Telifâtı içerisinde bir çok hususa dair eseri olmakla birlikte ilk eserlerinden Sarıklı Mücahidler’in müstesna mevkii hâlâ ehemmiyetinden bir şey kaybetmemiştir. Zira Üstad, bir kitap yazarken söylenmemiş olanı söylemek değil, söylenemeyenleri dile getirebilmek gayesiyle hareket ettiğinden yazıları eskimemekte, zaman geçtikçe kıymet-i harbiyyesinden bir şey kaybetmemektedir. Bu sebeple maksadı gündem olmak, ses getirmek, alâka çekmek olmasa da kitapları yazdığı konuda her zaman ilk akla gelen eserlerden biri olmuştur. Sarıklı Mücahitler de Millî Mücadele’de müderris, vaiz ve meşayihin topyekün direnişteki tesirine ve onların gerçek mevkiini dile getirmeye tercüman olmuştur.
Üstad Kadir Mısıroğlu ulema-meşayihin riyasetinde bir araya gelerek yekvücud olan ve bütün bir millete mâledilmesi gereken bu şanlı hareketi inhisarına alanlara karşı Cidal-i Millî’nin hakikî kahramanlarına iade-i itibârda bulunmuştu. Öyle ki bir devrin gençleri millî ve manevî olarak bu kitaptan beslenmiş, vatan ve millet, din ve devlet sevgisini yine bu eserle kazanmıştı. Kurtuluş Savaşında Sarıklı Mücahitler adlı eser dört bölümden oluşmaktadır. Üstad ilk bölümde Sultan Vahdettin Han’ın Millî Mücadele için ne ifade etiğini ele almıştır. Kemalistlerin padişahı Millî Mücadele aleyhtarı ve hatta vatan hainliğiyle itham etmelerine mukabil, Mustafa Kemal Paşa’yı Samsun’a mücadeleyi başlatması temennisiyle bizzat gönderdiği, onu fevkalade selahiyet ve imkanlarla destekliği, şahsî serveti dahil her nevî imkânı seferber ettiği ve Millî Mücadele zaferle neticelenene kadar her türlü İngiliz tazyikine mukavemet göstermek pahasına Anadolu hareketine gerek zahiren gerek el altından yardımda bulunduğunu gözler önüne sermektedir. Nitekim bu bölüm daha sonra teferruatlandırılarak Sultan Vahdettin hakkında müstakil bir kitap hâlini alacak ve böylece mazlum ve mağdur padişahın hak ettiği vefa bir nebze olsun karşılık bulmuş olacaktı. İkinci bölüm ise İzmir’in İtilaf Devletleri muvafakatiyle Yunan Ordusu tarafından işgal edildiği 16 Mayıs 1919 ile Ankara’da Millet Meclisi’nin açıldığı 23 Nisan 1920 arasındaki mühim faaliyetlere ayrılmıştır. Üç kısımdan oluşan bu bölümde evvela İzmir ve İstanbul Mitingleri gibi meşhur sivil direniş faaliyetlerinde din âlimlerinin öncülük edişi vurgulanmakta, ardından Erzurum, Balıkesir ve Sivas Kongreleri’nde yine aynı kesimin ne derece faal oldukları ve bu harekete dinî ve millî bir renk ve hava kazandırdıkları göz önüne serilmektedir.