Dinde tecdit [yenileme] ve güncelleme konusu son günlerde gündeme gelmiş gibi gözükse de tarihî kökenleri olan bir mesele. Dinin temel kaynaklarını korumak kaydıyla tecdit, İslam tarihinin erken dönemlerinden itibaren karşılaşılan bir yaklaşımdır. Tecdit düşüncesi, Müslümanların karşı karşıya kaldıkları sorunları çözmek üzere çıkış yolları aramaları sonucunda gelişmiştir. Tarihte örneklerini gördüğümüz bu tecdit düşüncesinin dışında kalan görüşler ise Müslümanların ilgisine ve kabulüne mazhar olamamıştır. Zira dinin sabitelerinin değiştirilmesi ya da yenilenmesi, dinde tecdit ve güncelleme değil, bir sapmadır. O halde tecdit, dinin sabitelerinde değil, onların yorumlanmasında olur. Buna ihtiyaç duyulmasının temel nedeni, şartların değişmesiyle yorumların günceli yakalayamaması ve hayatın gerisine düşmesidir. Bu durumda yorumların gözden geçirilmesi ve yeniden ele alınması kaçınılmaz olur. Tecdidin bir boyutu da tarihî tecrübemizden ve İslam öncesi geleneklerimizden gelen yanlışların temel kaynaklara göre tashihidir. Tecdit öncelikle Kur’an-ı Kerim’e ve sünnete aykırılık taşımamalıdır. Yeni bir durum ya da sorun karşısında Kur’an ve sünnetin ruhuna uygun bir çözüm üretme çabası tarih boyunca olmuştur.