20 Temmuz 1974 günü Kıbrıs Barış Harekâtı başladığı zaman birkaç arıcı arkadaşımızla birlikte binbir türlü bereketli çiçekleriyle, bunun neticesi olarak şifalı ve nadir balıyla meşhur Anzer yaylalarında idim. Elbette olan bitenden habersiz olarak… Sonra köyün ahşap mescidinde tanışıp akşamları sohbet ettiğimiz bir iki yaşlı amca ellerinde itinayla taşıdıkları mahfazalı radyoyla bize doğru geldi, “memlekette bir şeyler oluyor herhalde hocalar, şu haberlere bir bakın” dediler. Dinledik ve çıkarmanın başladığını öğrendik. Harekât o dağ başında, çoğu tahsilsiz ama kendine mahsus anlayışı ve hissiyatı olan insanlar nezdinde âdeta küffara karşı bir “cihad” ruhuyla karşılanmıştı, küllenmiş Yunan mezâlimi hatıraları da Ermeni ve Rus mezâlimiyle birleşerek, karışarak canlanmıştı. Türkiye’de, Türk insanın hafızasında bir savaş başka türlü nasıl karşılanabilirdi?