Kemal Kara’nın yazdığı Lise Tarih 2 adlı kitapta 18 Mart deniz zaferi sonrasında Çanakkale’de vuku bulan olaylar şöyle yuvarlanır:
“Türk kuvvetleri karadan atılmadıkça Boğazların geçilemeyeceğini anlayan İngilizler (…) karşılarında Mustafa Kemal’i buldular. (…) Bu bölgede 19. Tümen komutanı olarak bulunan Mustafa Kemal emrindeki askerlerle savaş tarihine örnek zaferler ekledi. Çanakkale Savaşları, üstün düşman kuvvetleri karşısında Mustafa Kemal’in dünya çapında büyük bir komutan olduğunu ve Türk askerinin yenilmeyeceğini bütün dünyaya göstermiştir.”1
Böylece Seyit Onbaşı veya Yahya Çavuş gibi tehlikesiz, er veya çavuş seviyesindeki isimler hariç yüksek rütbeli bütün kahramanların adı tarihten neredeyse tamamen silinmiş, bir Kâzım Karabekir Paşa, bir Vehip Paşa, bir Hüseyin Avni, bir Mahmud Sabri ve daha nice Çanakkale kahramanı sessizliğe itilmiştir. İşin üzücü yanı, bu 1930 model tarih, son yıllardaki belge/hatırat yağmuru karşısında eleğe döndüğü halde zorunlu ders olarak hâlâ okutulmaktadır.
Mustafa Kemal Paşa, Ruşen Eşref’e (Ünaydın) ilk kez Yeni Mecmua’nın Mayıs 1918 tarihli “Çanakkale nüsha-i fevkaladesi”nde neşredilmiş olan bir mülakat verir. “Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile mülakat”ın Cumhuriyet devrinde ilk baskısı 1930 yılında yapılır ve tabii harf inkılabından sonraki baskılarda hep bu ‘garantili’ nüsha esas alınır. Oysa yeni alfabeyle yapılmış baskının gerçekleştiği devirde birçok metnin başına gelen bu mülakatın da başına gelmiş ve mülakat ‘laik Cumhuriyet’in ilke ve isteklerine uygun bir kıvama büründürülmüştür.
Devamı Derin Tarih Mart Sayısında…