İbrahim Kalın’ın Ben, Öteki ve Ötesi adlı emek mahsulü, ufuk açıcı kitabı İslam-Batı ilişkilerinin tarihî ve felsefî bir incelemeden öte Haçlı seferlerinden modern tarihe, oryantalizm ve oksidantalizmin tuzağına düşmeden girişilen soğukkanlı bir analiz. ‘Düşünen tarih’ alanındaki öncü eserlerden biri dersek yanılmayız bu çalışmaya.
Tarih, evet ama düşünme imkânlarımızı genişleten bir laboratuvar olarak tarih. Tarihçilerimiz ne yazık ki pek az düşünüyor ve çok fazla vak’a naklediyor. Vak’anüvislik bu.
Öte yandan felsefecilerimiz de pek az tarih biliyor. Felsefeci Prof. Önay Sözer’in Almanya’da Joachim Ritter ile karşılaştıktan sonra hocasının “Kendi kültüründen hangi klasikleri okuyorsun?” şeklindeki sarsıcı sorusu karşısındaki çaresizliğini acı acı itirafında görüldüğü gibi tarih-siz olmayı bir erdem sanıyorlar. Mesela Leibniz’i okuyor ve okutuyorlar ama aynı filozofun Fransa Kralına Osmanlı Devleti’nin en zayıf halkası olan Mısır’dan işgal edilmesi fikrini verdiği risalesinden hiç mi hiç bahsetmiyorlar. Çünkü onların da haberleri yok. Çünkü tarihleri yok. Tarih sadece Batı’da var onların yetişme tarzlarında.
İşte Ben, Öteki ve Ötesi çorak aydın iklimimizdeki bu derin boşluğun nasıl kapatılacağını da gösteren tetkik mahsulü ama aynı zamanda tefekkür mahsulü bir çalışma olarak temayüz ediyor.
Devamı Derin Tarih Ocak Sayısında…