Başlığa çıkardığımız ve okullarımızın, dersliklerin görünür yerlerine yazılıp asılması gereken bu cümle Nurettin Topçu’nun Türkiye’nin Maarif Davası kitabındaki cümlelerinden biridir. Bunu tamamlayacak iki cümle daha zikredelim: “Mektep, hakikat aşkının mâbedidir”, “Talebe hakikatlar peşinde koşmayı meslek edinen insandır”.
Eğitim-öğretim faaliyeti elbette sadece “bir tür/tektip/düz” bilgi aktarımıyla ve üstüste yahut yanyana konmuş irtibatsız malumat yığınlarıyla sınırlı olamaz. Daha doğru bir ifade ile tabiatı icabı “sınırlı” olan insan bilgisi “sınırsız”a, katmanlı hakikata, namütenahiye doğru kapılarını açık tutmadıkça, gözünü kendinin ve maddî olanın üstüne dikmedikçe, eğitim sistemi de bu yüceltici ve derinleştirici süreçleri kolaylaştıran bir fonksiyon icra etmedikçe bilgi ve bilmek, mâna ve anlamak-kavramak, talim-terbiye faaliyetleri kıvam düzeydeki sınırlarına doğru hareket edemeyecektir.
Eğitim sistemindeki dersler sadece Felsefe, Hukuk, Kelâm, Filoloji, Tasavvuf ve Din Dersiyle sınırlı olmadığına; Fizik, Kimya, Geometri, Tabiat Bilgisi, Coğrafya, Dil, Tarih, Edebiyat… gibi “pozitif” ve sosyal-beşerî alanları da içine aldığına göre peşinde olacağımız “hakikat” da birbiriyle irtibatlı (evet, birbiriyle irtibatlı) birçok kademeyi işaret ediyor ve farklı ilim-bilim dallarının önceliklerini gözetiyor olmalıdır.
Devamı Derin Tarih Ocak Sayısında…