Antik Yunanlı tarihçi Herodotos (MÖ 484- 425), yaklaşık 2.500 yıl önce Mısır’ın Nil’in hediyesi olduğunu yazmıştı. Bununla Mısır için Nil Nehri’nin hayatî bir ehemmiyete sahip olduğuna işaret ediyordu. Mısır’ın can damarıydı. Suyu olmazsa bir sarmaşık gibi nehrin boynuna dolanan Mısır varlığını devam ettiremez; canı kurur, kanı çekilirdi. Hz. Yusuf (as) kıssasından da bildiğimiz bu gerçek, Ortaçağ’da kaleme alınmış Arapça kaynaklarda yer alan Mısır ve Nil ile alakalı düzenli kayıtlardan açık bir biçimde takip edilebilir. Buna göre, Nil deltası nehrin her yıl düzenli olarak gerçekleşen taşkınlarıyla sulandığı zaman ülke berekete gark oluyor; fakat nehrin debisi azalıp da taşkınlarda aksama olduğu zaman kıtlık, pahalılık ve salgın hastalıklar baş gösteriyordu. Mısır’da hâkimiyet kurmuş bütün devletler Nil’in yıllık hareketlerini ölçüp kayıt altına alan sistemler geliştirmiş, taşkının gerçekleşmediği yıllarda oluşabilecek muhtemel sorunlar için tedbirler almışlardı. Antik dönemlerden beri Mısır coğrafyasında astronomi ya da tıbbın hatırı sayılır bir gelişme kaydetmesi de bununla alakalıdır. Nil Nehri ile ilişkili felaketler ülkeyi idare eden devletlerin güçlü olduğu vakitlerde nispeten az zararla atlatılabiliyorsa da, zaman zaman çok büyük kayıplara ve trajik sonuçlara sebep olabiliyordu.
Devamı Derin Tarih Ekim Sayısında…