Cumhuriyet’in kuruluşuyla, özellikle 1924 yılında Hilafetin kaldırılmasıyla birlikte Osmanlı’ya, medeniyetine, tarihine, İslam eksenli mazisine ve değerlerine dehşetli bir hücum başlatılacaktı. Bunu göstermek için ders kitaplarında Osmanlı’nın alabildiğine kötülenmesinden tutun da binaların üzerinden padişah tuğralarının sökülmesine ve isimlerinin kitabelerden kazınmasına, camilerin yıkılıp satılmasından masallardan sultan ve şehzade isimlerinin kaldırılmasına, Osmanlıca dediğimiz Arapça ve Farsça kelimeler yerine (Arapça müşir yerine Fransızca mareşal kelimesini getirmek gibi) Batı dillerinden karşılıklar devşirilmesinden Osmanlı hukuk düzeninin tercüme kanunlar yoluyla Avrupalılaştırılmasına kadar yığınla örnek rahatlıkla zikredilebilir.
Bütün bu yıkımların ve yıkılanın yerine Batı’dan yapılan ikamelerin bir de milliyetçilik-Türkçülük perdesi altında yapılmış olması ise büsbütün faciadır. Şimdi bunları söylediğimizde şöyle bir savunma refleksi gelişmişM bazı aklıevvellerde: – Yalan söylüyorsunuz. Nerede, kim inkâr etmiş maziyi? Kim düşmanlık etmiş? Günahlarını almayın! Belgesiz konuşmayın vs.
Devamı Derin Tarih Eylül Sayısında…