Haziran 2015, saat 17:00. Burya (eski adı Malkoçevi) köyüne varış… Türbeyi yenileme çalışmasının ilk haftası boyunca sürekli yağmur yağdı. Türbenin ve caminin bulunduğu 10 dönüm arazide akıncı beyinin askerlerine ait mezarlar da mevcut. İlgisizlikten insan boyunu aşan yabani otları aşıp türbeye ulaşmak neredeyse imkânsızdı. Ustalar bölgeye varana kadar bir motorlu tırpan bulup otları kesmeye karar verdim. Fakat ustalar arayıp araçlarının yolda kaldığını haber verince tırpanı bir kenara bırakıp aracımla onların aracını çekmeye gittim. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur cabası…
Evet, her şey böyle başlamış; internette gördüğüm andan itibaren yanına koşmak için can attığım, Sultan I. Murad ve Yıldırım Bayezid dönemi komutanlarından Malkoç Bey türbesini yenileme hikâyesi böyle vuku bulmuştu. İyisi mi en baştan anlatayım. Yaz tatilinde motosikletimle Balkanlar ağırlıklı olmak üzere takip ettiğim güzergâhta Avrupa’daki Türk-Osmanlı eserlerini görme şerefine nail olmuştum. Yola çıkmadan önce yerli ve yabancı internet sayfalarını, çeşitli yazarların yayınlarını inceledim. Belli başlı Osmanlı eserlerini ve konaklama mekânlarını GPS üzerindeki rota güzergâhına koyup yola düştüm.
Ta ki Bulgaristan’ın Sevlievo bölgesi Burya köyündeki Malkoç Bey mezarı gözüme ilişene dek. Bulunduğu 2005 yılından bu yana maalesef restorasyon adına hiçbir şey yapılmayan, bahçesinde içki şişeleri ile sarhoşların cirit attığı, etrafının çöplük haline geldiği bu türbe ve içindeki muhteşem komutandan gecikmiş hürmet ve ilgiyi nasıl esirgerdim? Motosiklet sürüşü, rota, gezilecek diğer yerler… Hepsini bir kenara bırakıp 2015’in soğuğu iliklere işleyen bir Şubat gününde arabamla Şipka Geçidi’ni tırmandıktan sonra kendimi köyde buluverdim. Hemen tamamı ihtiyarlardan oluşan, yaklaşık 30 kadar Türk’ün yaşadığı Burya’daydım. Bir an önce türbeye kavuşmaktan başka bir şey görmüyordu gözüm. Ne var ki vuslat anı, yıkıldığım an olacaktı!
Devamı Derin Tarih Eylül Sayısında…