Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in emekli olarak görevini bırakması, dikkatleri bu teşkilata çevirdi. Cumhurbaşkanımızın açıklaması hatırımızda: “Başkan başka bir görev talebinde bulundu!” Recep Tayyip Erdoğan ya şöyle bir açıklama yapsa idi: “Diyanet İşleri Başkanımız görevden affını istedi, kendisini partimizin Ankara il başkanlığına getireceğim!” Böyle bir beyanat üzerine şunu söyleyenler azınlıkta kalacaktır: “Adam emekli olmuş, siyasetle iştigal edebilir!” Başta CHP yâranları olmak üzere bazı kesimlerdense şiddetli itirazlar yükselecektir! “Din siyasete âlet ediliyor!” Tarih trenine bir binelim isterseniz. Yıl 1924: Hilafet ilga edildi, Evkaf ve Şer’iye ile Erkânı Harbiye-i Umumiye vekaletleri lağvedildi. Birinin yerine Diyanet İşleri Riyaseti, diğerinin yerine Erkânı Harbiye-i Umumiye Riyaseti kuruldu. Şimdi “Diyanet İşleri Başkanlığı” ve “Genelkurmay Başkanlığı” diyoruz. 429 sayılı ve 3.3.1924 tarihli kanunun gerekçesinde mesele şöyle vaz’ ediliyor: Din ve ordunun siyasi akımlarla alâkadar olması birçok mahzurları davet ediyor. Yeni bir hayat ve varlık meydana getirmek vazifesini üstlenen Türkiye Cumhuriyeti siyasî teşkilatında zaten sonradan konulan Şer’iye ve Evkaf Vekaletiyle Erkânı Harbiye-i Umumiye Vekaleti’nin bulunması uygun değildir…
Diyanet’in konumu ve vazifesi kanunun 4. maddesinde şöyle çiziliyor. “Türkiye Cumhuriyeti’nde dinin ibadet dışında hayatı, insan ilişkilerini tanzim eden hükümlerine dair kuralların kanunlaştırılması ve uygulaması, Türkiye Büyük Millet Meclisi ile onun oluşturduğu hükümete aittir, apaçık İslâm dininin bundan başka inançlar ve ibadetlere dair bütün hükümleri ve işlerinin yürütülmesi ve dinî kurumların idaresi için Cumhuriyet’in merkezinde bir Diyanet İşleri Reisliği makamı tesis edilmiştir.” Din işleri ve askerlik işleri… İki hassas alan. Cumhuriyet’ten sonra devlet dinle yollarını ayırıyor, laikliğe doğru
yürüyor… Bu, bildiğimiz din ve devlet ayrımı anlamında gerçek laiklik değil. Bin yıldır milletin dokularına işlemiş, kültürünü oluşturmuş, hayatını tanzim etmiş din, öğretilebilir olmaktan çıkarılıyor, yaşanılırlığı da tahdit ediliyor. Din siyasete müdahil olamazken, siyaset dine istediği şekilde müdahil oluyor. Böyle önemli bir alanın başıboş bırakılmaması gerekiyor, mutemet bir adamın elinde tutulmak isteniyor ve bunun için Ankara Müftüsü, Millî Mücadele’ye güçlü destek vermiş bir hoca, 1 Nisan 1924’te Diyanet İşleri Reisi yapılıyor.
Devamı Derin Tarih Eylül Sayısında…