Şehzâde Mehmed Edirne’deki “Hünkâr Evi”nde dünyaya geldiği zaman, onu sıradan bir şehzâde olmaktan çıkarıp çağları kucaklayacak bir fatih yapacak temel şartların hemen hemen tamamı hazırdı. Ona, asırların gayretiyle hazırlanmış sihirli iksiri yudumlayıp hazmetmek, zamanla bunlara Allah vergisi dehâsını katıp kendini ve çağını aşmak kalıyordu. Çok çalışmalı, çabuk öğrenmeli, vaktinden önce her bakımdan büyüyüp muhteşem fetih yürüyüşünü başlatmalıydı.
Büyük görev ilk safhalarda yine annenindi. “Evlât annenin göstergesidir” deyişini hayat prensiplerinin vird-i zebânı yapan annesi, “iyi kadın” olma hasletine annelik şuurunu da katarak yücelmişti. Hiç şüphesiz, Şehzade Mehmed’in kulağına Peygamber (sas) müjdesini ilk fısıldayan annesidir. Mukaddes hedefini ve aslî vazifesini dem dem ruhuna nakşedenlerin başında yine o gelir. Ondan sonra sırasıyla babası, çevre ve eğitim müesseseleri devreye girer. Ve bunlar topyekûn devreye girdiğinde, “model insan”, “cevher insan”, “abide şahsiyet” dediğimiz örneği ortaya çıkarırlar.
Devamı Derin Tarih Mayıs Sayısında…