Tanzimat sonrası Osmanlı ıslahat siyasetleri büyük çapta İngiltere’nin desteğiyle yürütülmüştü. İlerleyen yıllarda Whitehall, Osmanlı anayasacı hareketine de katkı sağlamış ve Ahmed Midhat Paşa liderliğindeki ricâlin bu alandaki girişimlerine yardımcı olmuştu.1 Buna karşılık, Osmanlı Kanun-i Esasîsi’nin ilânı ve Meclis-i Meb‘usan’ın toplanması Londra’da ciddi bir ilgi görmemiş, tam tersine “yetersiz” ve “mevcut sorunları çözemeyecek” adımlar olarak yorumlanmıştı.
Bu ilk bakışta bir çelişki gibi gözükebilir. Ancak zamanlama ve liderlik açısından iki gelişme de İngiliz devlet adamlarının beklentilerini karşılamaktan uzak kalmış, kamuoyunda yükselen Türk karşıtlığı ise söz konusu toplumsal sözleşme ve temsil kurumuna yönelik tepkilerin fazlasıyla olumsuz bir karakter almasına neden olmuştu.
İlânı Tersane Konferansı’nın (23 Aralık 1876-20 Ocak 1877) başlangıcına denk getirilen Kanun-i Esasî, bu nedenle, bu uluslararası toplantıda Rumeli Hıristiyanları adına talep olunacak idarî reformları engelleme amaçlı bir girişim olarak görülmüştür. Diğer bir ifadeyle, meşrutî monarşi rejimine geçiş, Osmanlı devletinin anayasal düzende tüm vatandaşların eşit olacağı iddiasıyla imparatorluğun Avrupa topraklarında yaşayan Hıristiyanlar lehine ıslahat yapmayı reddetmesini sağlayacak bir manevra olarak algılanmıştır.
Devamı Derin Tarih Mayıs Sayısında…