Şerif Hüseyin 24 Kasım 1908 tarihinde Mekke Emirliği’ne getirildi. Abdullah, Faysal, Ali ve Zeyd adlı dört oğlu bulunuyordu. Aynı yıl Osmanlı Devleti Hicaz Demiryolu’nu Medine’ye ulaştırarak, bölgede merkezi otoritesini kuvvetlendirme yoluna gitmişti. Ne var ki Emir Hüseyin nüfuzunun kırılacağı, kervancılıkla geçinen Bedevîler de gelirlerinin azalacağı düşüncesiyle bu durumdan rahatsızdı. Yaklaşık üç yıl sonra, 1912 seçimlerinde Şerif Hüseyin’in oğulları Abdullah ve Faysal’ın Meclis-i Mebusan’da Hicaz vilayetini temsil ettiklerini görüyoruz.
Hıristiyan Araplar arasında yayılmaya başlayan milliyetçilik fikirleri Tanzimat yıllarında birçok gizli cemiyetin ortaya çıkmasını sağlamıştı. II. Meşrutiyet’ten sonra dernekler yasasına göre kurulan cemiyetlerin yanında, El Kahtaniye, El Ahd, El Fetat gibi gizli faaliyetlerde bulunan dernekler de Arapların özerkliğini istiyordu.
Sonunda Müslüman ve Hıristiyan Araplardan oluşan bir grup Suriyeli, Osmanlı Devleti’ndeki Arapların haklarını ve geleceklerini değerlendirmek üzere 18 Haziran 1913’de Paris’te 20 delegenin katılımıyla bir kongre düzenlediler. Meclis-i Mebusan’da Humus mebusu olarak bulunan Abdülhamid Zohravî’nin başkanlığını yaptığı kongrede Arapların özerkliği fikri öne çıkmıştı. İttihat ve Terakki, kongrenin toplanmasına başlangıçta mani olmaya çalıştıysa da daha sonra kongre liderleriyle anlaşarak bazı talepleri değerlendirmeye karar verdi.
Devamı Derin Tarih Ocak Sayısında…