Boğaziçi medeniyetine mührünü vuran Türklerdir. Osmanlı sultanlarının, bugün izleri kalmasa da Boğaz’ın iki yakasındaki yazlık köşkleri meşhurdur. Mesela Alemdağ tarafında köşk veya kasır diyebileceğimiz bir yapı vardı ama bugün maalesef yok. Üsküdar’dan yukarı doğru çıkarken pek çok yazlık saray sıralanırdı. Bundan başka İstavroz denilen bugünkü Beylerbeyi’nde IV. Murad’ın ikamet ettiği bir sarayın varlığı malum. Haliç kıyılarını da devletin ileri gelenlerinin yalıları süslerdi. Fakat bunlardan geriye kalan bir hatıramız yok ne yazık ki!
Üsküdar’a has ev ve konaklar bize semtin mimari tarihinin seyrini sunar. Ne var ki son 100 yıl içinde birer ikişer ortadan kaldırılmış, geriye sadece Salacak üstündeki -özel mülkiyet olarak restore edilen- birkaç konak kalmıştır.
Harem İskelesi-Salacak arasındaki yazlık padişah sarayı eski resimlerde ve Avrupalıların çizdiği gravürlerde mevcut ama şu anda kalıntısı bile yok (saray hakkında Süheyl Ünver’in de bir makalesi var).
Sahil ve kıyıdaki yalılar hakkında Bostancıbaşı Defterleri denilen belgelere müracaat edilebilir. Sarayda padişahın emniyetini sağlarken şehre giriş-çıkışları da Bostancıbaşı kontrol ediyordu. Giriş kapılarında karakollar olup Anadolu ve Rumeli’den gelenler burada incelenerek içeri alınırdı. Sarayda ikamet edebilen Bostancıbaşı, Padişah saltanat kayığı ile Boğaz’da seyahat edeceği zaman kayığı idare etmekle de yükümlüydü. Padişah parmağını uzatıp “Şu yalılar kimin?” diye soracak olursa Bostancıbaşının hemen cevap vermesi gerekirdi. Bu yüzden kıyılardaki yalıların kimlere ait olduğu muhakkak Bostancıbaşı defterine kaydedilirdi.
Devamı Derin Tarih Ocak Sayısında…