Bir gün telefonunuz çalar ve hayatınıza yeni bir insan girer. Kapattıktan sonra düşünürsünüz: Neden daha önce aramadım veya aranmadım?
Eskiler “vakt-i merhunu geldi” derlerdi, ne hoş bir tabirdir. Yani rehin edilmiş vakit. O an gelmeden, zamanın aralığına sıkışıp kalmış vakit rehinden kurtulmadan çalmaz kapınız.
Geçtiğimiz ay Enver Paşa’nın torunu Osman Mayatepek de kaybettiğim dostlar kervanına kaydını yaptırdı. “Sizi tebrik etmek için aradım”, demişti telefonda, “dedemin hakkını teslim etmek için yaptıklarınıza teşekkür ederim.”
Mahcubiyetimden ne cevap verdiğimi hatırlamıyorum. Sözleri arasında aklımda kalan, “Size nasıl yardımcı olurum?” sorusu oldu.
Sonra defalarca telefonda görüştük. Dedem Enver Paşa adlı kitabının çıkması üzerine dergimizde bir söyleşisini de yayınladık.
Günün birinde Tvnet’te “Derin Tarih” programına konuk etmek istedim. Seve seve kabul etti fakat bir şartla: Programı benim evimde çekelim, zira size göstereceğim Enver Paşa’nın tarihî değeri haiz hatıraları var…
Karar verilmişti çoktan ve Ankara’da, evinde, eşi ve kızıyla bizi sıcak bir şekilde karşıladı. Belgeler, kılıçlar, tablolar arasında mutena bir köşe seçip iki saat boyunca Tvnet izleyicilerine dedesi Enver Paşa, Kûtu’l-Amâre kahramanı Halil Paşa, Bakü fatihi Nuri Paşa ve ailenin diğer fertleri hakkında bilcümle mevzuları konuştuk.
Yakın tarihte hakları yenmiş ailelerde şöyle bir tepki gözlemliyorum: Ya susuyor, içlerine atıyorlar, uzun bir baskı döneminin etkisi, ezilmişlik ve yılgınlık akıyor kelimelerinden yahut uğradıkları haksızlıkları ve yenmiş haklarını anlatmaya, dedelerini savunmaya koyuluyorlar. Mayatepek ikinci cinstendi.
Enver Paşa’nın kızı Türkân Hanım’ın oğlu sıfatıyla dedesinin başarıları ve başarısızlıklarının beraberce ele alınması gerektiğini, Sarıkamış’ta başarısız oldu diye Çanakkale’deki başarısının görmezden gelinmesinin yanlış olduğunu söylüyordu.
Yakın tarihteki “Mustafa Kemal Paşa her zaman haklıdır” sloganının ve “Enver Paşa her zaman Mustafa Kemal’in hakkını yemiş ve yükselmesinden korktuğundan onu bastırmıştır” yalanının karşısına çıkma zamanının geldiğini söylüyor ve dergimizi bu bakımdan takdirle izlediğini ilave ediyordu.
Doğrusu Enver Paşa’dan kalan tarihî açıdan kıymetli o hatıraların müzayede yoluyla satılmasına ben de karşıydım. Ama satışa çıkardı. Galiba Kültür ve Turizm Bakanlığı bir kısmını satın aldı ama ne yaptı, bugün nerede sergilenmekte, bilmiyorum. Umarım iyi bir şekilde değerlendiriliyordur.
1 Kasım 2016 günü kaybettik Osman Mayatepek’i. Ne diyelim: Mekânı cennet olsun.