Selahaddin Eyyûbî yalnızca yaşadığı dönemde değil, günümüzde de bir kahraman statüsündedir. Müslümanları “birleştiren”, Kudüs’ü geri alan odur. Yaşadığı dönemde hem Müslümanların, hem Hıristiyanların hayranlık duyduğu, bugün dahi Müslüman olsun olmasın pek çok kişinin hürmetle andığı bir yöneticidir. Peki, nedir Selahaddin Eyyûbî’nin liderlik sırrı?
Bu soruya verilecek cevaplar Eyyûbî’nin hayat hikâyesiyle veya dönemin tarihî şartlarıyla sınırlı kalamaz. Bunlara ilaveten başka büyük liderlik örneklerine, liderlikle ilgili başka fikirlere, modern psikolojiye ve liderlik teorilerine de bakmamız icap eder.
Selahaddin Eyyûbî’nin başarısının en temel unsurlarından biri, iki farklı liderlik şeklini benimsemiş olmasıydı. Modern teorisyenlerin ifadesiyle hem “zor”u, hem de “diplomasi”yi mâharetle kullanması bunun delilidir. Tarihte iktidarın amansız bir zor kullanımıyla sağlandığı birkaç misalden söz etmek mümkün. Örneğin Lord Shang’ın MÖ 400 yılında yazdığı eserde bu tür bir iktidar izlenebilir. Shang’a göre muktedirler için yücelik bir hak, iktidar her şeydir. İnsanlar serkeş, açgözlü, korkak, hain, aptal ve kaypak mahlûklardır. İnsanları idare etmenin tek yolu, onları ikna etmek, korkutmak, ödüllendirmek ve cezalandırmaktır.
2 bin yıl sonra Makyavel de Rönesans İtalya’sında birbiriyle savaş halindeki devletçiklerin başındaki prenslere aynı tavsiyelerde bulunacaktır. Her ikisi de acımasız, hatta zaman zaman sinik ve aldatıcı bir iktidar olmaksızın huzurun teminat altına alınamayacağını, ilerlemenin sağlanamayacağını söyler.
Selahaddin Eyyûbî de burada sözü edilen türde iktidarı hayata geçirebilir; hem Şiilere, hem de Sünnîlere iktidarını kabul ettirebilir, daha sonra da bütün acımasızlığıyla gözünü Haçlılara çevirebilirdi. Ama öyle yapmadı. Zor ve acımasızlığı rıza ile birleştirdi. Sırf bu yönü bile onu başarılı bir liderlik timsali haline getiriyor.
Devamı Derin Tarih Ekim Sayısında…