Yeniçerilerin ortadan kaldırılması ve Tanzimat sonrasında Osmanlı kamuoyunda oluşan genel kanaat, praetoryen yapının sona ereceği, askerî sınıf mensubu bürokratların can ve mal güvenliğinin sağlanacağı, patrimonial otoriteyi temsil eden sarayın gücü azalırken, yasal-ussal bürokrasiyi egemen kılacak Bâb-ı Âli’nin yönetimdeki rolünün artacağı bir yapılanmanın şekilleneceği yolundaydı. Böylesi bir yapılanmada yaygınlık kazanmış isyan ve sultan hal‘lerinin de sonlanacağı düşünülüyordu.
Ancak bu beklentilerin önemli kısmı hayata geçirilememiştir. Sultan Abdülmecid kendisini tasfiyeye yönelik, çoğunluğu muhafazakâr eğilimli girişimleri bastırmaya muvaffak olmuş ve saltanatı 1861’deki vefatıyla sona ermiştir. Buna karşılık kendisinden sonra tahta geçerek ülkeyi 48 yıl yöneten üç sultan (Abdülaziz, V. Murad ve II. Abdülhamid) hal‘ olunmuştur. Bu dönemde yaşanan isyan ve darbe girişimleri ise Vak‘a-i Hayriyye öncesini aratmamıştır.
1876 yazında iki hal‘in yaşandığı ve Büyük Doğu Krizi ile de kesişen çalkantılı günlerde tahta çıkan II. Abdülhamid’in iktidarının ilerleyen yıllarında Çırağan Vak‘ası’ndan (1878) sonra geride kaldığı düşünülen darbe girişimleri birbirini izledi. Bu dönemde en önemlileri 1895, 1896, 1897 ve 1902-3 yıllarında sahneye konulmaya çalışılan çok sayıda darbe teşebbüsü akamete uğramıştı.
1908 yazında daha sonra “İnkılâb-ı Kebîr” olarak adlandırılacak kapsamlı eylem başarıya ulaşmış ancak II. Abdülhamid’in hal‘i 31 Mart Olayı sonrasında, 1909 yılı Nisan ayında gerçekleşmişti.
Bu yazıda, 1894’te başlayan ve 1895 Ekim’inde Hınçak Partisi’nin organize ettiği Bâb-ı Âlî yürüyüşünü takiben tırmanan Ermeni olayları akabinde bürokratların rejim değişikliği konusunda darbenin de dahil olduğu yollara başvurmaları ele alınacaktır.
Devamı Derin Tarih Eylül Sayısında…