Bugün Suriye denince, kaçımızın aklına Bilâdüşşâm havzasının barındırdığı derin medeniyet, manevî birikim ve coğrafî güzellikler geliyor? Ya da Yemen dendiğinde, kaçımız bu harikulâde ülkenin bağrında sakladığı ihtişamlı mazinin bize verdiği güçlü selamı işitebiliyor? Muhtemelen hiçbirimiz. Çünkü modern dönemde Suriye, Yemen ve daha birçok belde, şuur altımıza sadece savaşlarla, acılarla, çatışmalarla, ölümlerle ve dramlarla işlendi. Oysa enkazın ötesindeki hayattı, asıl görmemiz gereken. Başka türlü, kendi coğrafyamıza yabancılaşacaktık. Öyle de oldu zaten.
İsrail’in 7 Ekim 2023’ten itibaren Gazze’de başlattığı soykırım ve önümüze düşen hazin görüntüler, hafızalarımıza aynı oyunu oynuyor bugün. Bu kadîm İslâm toprağı, bizim için artık sadece katliamla ve yıkımla özdeş hale geldi. Ancak Gazze bunlardan ibaret değil. Savaş uçaklarının bombardımanlarının arasında, mazinin dokunaklı hatıraları bize hâlâ gülümsüyor bugün Gazze’de. Karadan, havadan ve denizden kuşatılan, üzerlerine ölüm yağdırılan Gazzelileri her şeye rağmen hayata tutunmaya ve istikbale dair ümitvar olmaya sevk eden şey de tam olarak bu…
İslâm coğrafyasının ve bugünkü Ortadoğu’nun en güzel parçalarından biri olan Gazze, Müslümanların hafızasına, Hz. Peygamber’in büyük dedesi Hâşim bin Abdulmenaf’ın kabrine ev sahipliği yapmasıyla yerleşti evvela. Öyle ki, İslâm tarihçileri bu şirin Akdeniz beldesini Gazzetu Hâşim olarak adlandırdılar, yani Hâşim’in Gazze’si. Sonraki dönemlerde, bölgede yaşanan her gelişme, Gazze’nin kalbinde hissedildi. Ve Gazzeliler tarihe, her türlü dış baskıya, işgale ve istilaya gösterdikleri direnişle geçtiler.
Gazze’yi yeni dosya konumuz olarak seçerken hiç zorlanmadık. Zihinlerde pencereler açan ve ufukları genişleten bir dosya hazırladığımıza inanıyorum.
Yeni sayılarımızda, hayırla görüşmek üzere…